Kuzey cazının -ECM etiketli daha elegans örnekleri ile beraber- uzun süredir takip ettiğimiz ismi Jimi Tenor , arkasında tam kararında bir "siyah" orkestra ile kaydettiği 2007 tarihli albümü Joystone ile karşımızda sevgili mama severler...
Esasında Tenor ile olan ilişkimi araya binlerce başka isim girmesinden mütevellit 3-5 sene askıya almıştım ama bu albümle tekrar kuzeyin "future jazz" ının güneyin siyah Afrika'sı ile nasıl birleştirdiğini duyunca , heyecanımı yenemeyerek kendilerini buraya konuk etmek istedim. Albümün en güçlü özelliklerinden birisi , bırakın sadece müzik albümlerini insanlarda bile çok zor rastladığımız (hay yesinler benim sosyo-duyarlılığımı) "herşeyin kararında" olma hali. Baştan sonra hikayesini gayet sakin , soğukkanlı , hiçbir konuda aşırıya kaçmadan hatta yer yer mütevazı bir biçimde anlatıp çekiliyor. Ama bu hikayenin bilinen, monoton bir akışı olduğuna delalet değil pektabi. Dediğimiz gibi İskandinavya ile Afrika'yı , tam da ortalarda bir yerde, Akdeniz kıyılarında birleştiriyor, Modern Jazz'ın neden modern olduğunu hoperlörlerimizden odaya enjekte ediyor.
Hani bunca zaman sonra tekrar Jimi Tenor jazz'ı ile karşılaşınca, kendimi birden bi kulübe girdiğimde karşılaştığım ve iki çift laf ettikten sonra "vay anasına , böyle bi adam vardı gerçekten ya..." diye düşünüp çağrıştırdığı dosyaları açarmış gibi hissettim. Size de olmaz mı bu neye gebe olduğu belli olmayan karşılaşmalar arada sırada?
Hey Jimi , naber adamım?