ya garajdayım ya tavan arasında

2558211886_fcf6698fb0
Her ne kadar büyük şehirlerdeki akademik entelijansiya tarafından da el üzerinde tutulsa da, Sonic Youth bana hep Amerika Birleşik Devletleri'nin alacalı bulacalı, gökdelenli mökdelenli metrolopollerindeki göreceli kaotik vaziyetten ziyade, tek katlı bahçeli beyaz evlerin (ve tabi ki o evlerin tavan arası ve garajlarının...) ekseriyeti oluşturduğu, nispeten az nüfuslu ama yeraltı üretkenliğinin çok daha "görülebilir" olduğu küçük-ve-orta-ölçekli-amerikan-yerleşkesi buhranlarının soundtrack'i gibi gelmiştir. Burada tekrarlamaktan imtina ettiğim derecede mühim ve teferruatlı bir maziye sahip topluluk 2009 yılında da o garajları ve tavan aralarını boş bırakmıyor ve 16. uzunçalarları The Eternal ile geri dönüyor.
eternl
Bir Sonic Youth plağını, hele ki Goo gibi bir şaheseri yapmış bir Sonic Youth ise, teknik olarak kritisize etmek çok gereksiz ve manasız. Sonic Youth, bildiğimiz Sonic Youth, o ev bildiğimiz ev, bildiğimiz garaj. Müzikteki hissiyat da çok fazla değişime uğramamış gibi geldi bize, zira tahayyül etmeye çalışmanıza uğraştığım o hayatın buhranı öyle çabuk geçen günlük sıkıntılardan da değil. Alttan alta , bir derin sızı modeli o evlerdeki buhranlar.
Albümü birkaç kez döndürün, herşeyin gereğinden fazla yerli yerinde göründüğü bir anda, o habitatın ilk bakışta verdiği huzura hiç oturmayan dehşetengiz hikayelerin döndüğü bir american-suburban-depression'ınının hakkını verin. Sonra albümü sakin kafa(?)yla bir daha döndürün. Sonra bir daha.