bağlama

bağlamayla, halk müziği denen şeyle yapılanları düşününce hayli geniş bir müzikal topografyayı tarıyor buluyoruz kendimizi... erken cumhuriyet döneminde benimsenen, hala kimi trt programarında karşımıza çıkan 'modernleştirmeci' kafa, aslında hayli teksesli, çizgisel olan bağlama odaklı halk müziğini opera partisyonlarına, kanon katmanlarına dönüştürmüştü. tabii, bunun biraz dönüşmüş ve 'devrimci' halini, aksansız söyleyiş ve bas bariton sesle icra halinde ruhi su'da bulmuşluğumuz var. yorum'un, ezgi'nin ilk zamanlarının, çoğalarak ve synth etkisiyle çirkinleşerek beğeni sahnemizden çıkan başka 'sol' icraların aslında bu ekolün öğrencileri olduğunu kabul etmek gerek: duygu yüklü ve kuvvetliydiler ama müzikal zenginlikten gelmiyordu bu kuvvet, hepimiz kabul ederiz, değil mi?

bir zamanlar bir de çetin akdeniz vardı, onun yaptığını ancak gitarda yngwe (böyle mi yazılıyordu?) malmsteen'in yaptıklarıyla örneklemek lazım. arif sağ, muhlis akarsu, bir türlü susmayan mihriban'ıyla angara garında ikidebir karşılaştığımız musa eroğlu, işte, o bilindik 'muhabbet' tayfası, güzel işler çıkardılar çıkarmasına; ama gönül telimizi titretmek, başkalarına düştü: kardeş türküler'den daha zengin bir hali yok 'halk müziği' denen şeyin bu aralar..

tabii ki erkan oğur ve ismail hakkı demircioğlu'yu, cengiz özkan'ı; ve bilhassa eski roll ve express yazarı ulaş özdemir'i de not edelim: tatlı ve olgunlaşmamışlığıyla etkileyen sesi, tınlaması şahane dede sazıyla o da güzel işler yapıyor hakikatten..

erdal erzincan nam bir bağlama üstadımız var. kulağa daha çok kemane gibi duyulan kemençesiyle kayhan kalhor ve bağlamasıyla erdal erzincan 2006'da oturup bir kayıt yapmışlar: the wind.. müthiş bir ecm kapağı daha, tanıdık bir fotoğraftan..

kkee-wind

özellikle son parçada, "mevlam birçok dert vermiş"e girmeden önce yaptıklarını dinlerseniz, erdal erzincan'ın bambaşka bir zihne sahip olduğunu anlayacaksınız.. ilk dinlediğimde "neler oluyor yahu?" dediydim, ritmi koparana dek uğraştıydım baya.. geçende konserde yaptıklarını izleyip dinleyince kesin kanaat getirdim: sessizliği de iyi kullanıyorsa bir müzisyen, tamamdır o.. müthiş, müthiş...