işte mutfağında yemek öncesi şarabı içen bir abimiz: alexandre alif, fransız mutfağı konseptiyle akşamüstlerine küçük müdahalelerde bulunmaya azmetmiş.
ilk dinleyişte "yani..." hissiyle "iyi kotarılmış bir downtempo, ama daha fazlası değil" fikrine varmanız işten değil. hakikatten de sofistike ve serin halini tam da karmaşadan kaçınmasından almış, evcil bir hali var albümün. hayli tanıdık ezgilerin kesilip yapıştırıldığı, rahatsız etmeyecek küçük müdahalelerle dönüştürüldüğü açılış, iyi güzel.. ama hikaye yalnızca modern döşenmiş bir mutfakta geçmiyor. kimi zaman altyapıdan ötürü portisheadvari bir karanlığa, apartman boşluğuna bakan kasvetli odalara girip çıkıyoruz, kimi zaman ise daha güncel ve önemli bir referans kulaklarımızı okşayıp geçiyor: burial'ın mevzuya yaklaşımının kokusunu alabiliyoruz. burial, bilgisayar oyunlarına yatırdığı zaman sermayesiyle bunalımından harikalar yaratmış bir ergense, alif tree de ondan bir beş yaş büyük ağabeyi: daha sosyal, gezmiş görmüş, kadınlarla arası iyi, iyi para kazanan bir sonradan olma parisli.. "les 4 vents", bana böyle bir karakter ilham ediyor.
pek kıymetli sputnik'in yere göre sığdıramadığı french touch'un rafine örneklerinden biri ile karşı karşıyayız. alif tree: french cuisine