"[...] bir piyanisti ilk kez dinlediğinizde, kulaklarınız neredeyse otomatik bir programlamaya tabi olur: önce, çalan kişi, gerek kendisinin, gerekse de dinleyicilerinin ilerleyen dakikalarda bir sonraki dikkat aşamasına, yani müziğin ruhuna ulaşmalarını sağlayabilecek teknik ustalık düzeyine ulaşmış mıdır? sonra, yorumun bireyselliğini, yani parçadaki ruhun ne şekilde benimsenmiş, değişime uğratılmış ve yorumlanmış olduğunu, yani yorumcunun kendine özgü sesini anlamak için dinlerim. icracı müziğin içine girip, onu içeriden tamamlıyor mu? yoksa ne kadar ustalık gösterilirse gösterilsin müziğin ruhu dışarıdan mı biçimleniyor, yani ne kadar mükemmel görünse de aslında taklitten mi ibaret? bunlar çözümü hiç de kolay olmayan sorunlar. pek çok icracı, müziğin tarzını ve tonunu bir elmasa biçimini veren kesici gibi biçimlendirmek amacıyla, müziğin dışında kalmayı seçerek bir tür teknik mükemmellikten yana hareket eder. gençliğimde ben de bu yöntemden yanaydım, fakat şimdi bunun, kulağıma uyumlu gelse de duygularımı etkileyemediğini farkediyorum. [...]"
brian o'doherty, [1992] 1996, bir garip vaka: matmazel p., ing. çev. serpil durak, istanbul: ayrıntı yay., s. 14-15