o taraflar

şivan perwer'in perwari'de doğmuş olduğunu düşünmüştüm, öyle değilmiş, urfalıymış kendileri. "peki perwari nereden çıktı?" diye soracak olursanız, 4-5 gün siirt'te bulundum da.. perwari de siirt'in bir kazası. başka kazalarından batman, petrolün tespitinden sonra almış yürümüş, siirt'ten büyük bir beton yığını olmuş. batman, duymuşsunuzdur, bir kaç yıl önce kadın intiharlarıyla gündeme gelmişti. siirt'in bir köyü olan eruh da, 1980'lerin ortasında tarihteki ilk pkk baskını ile gündeme gelmişti. güneydoğu, o gün bugündür gündemden asla çıkmadı, daha da çıkmaz.

netcafe01
(bu internet cafe'ye işaret eden ve aşağıda bahsi geçecek düğünü yakalamamızı, ona yakalanmamızı sağlayan r.ye selam)


siirt'in mahalli idaresi dtp'li selim sadak'ın eline geçti. bir önceki belediye başkanı mervan gül, istifa edip şehrin eniştesi rte'ye milletvekilliği ve tabii ki başbakanlık yolunu açan kişiydi, anımsarsınız (emine hanım siirt'in tillo köyünden). eh tabi bu fedakarlığın karşılığı da büyük olmuş: gelen parayı indhirragandhi etmiş allahın arabı.

evet, siirt halkı arap, kürt ve türklerden oluşuyor. türkler dışındaki herkes 3 dili de konuşuyor. türkler bir tek kendi dillerini konuşuyorlar. memur hepsi :)

bıttım denen bir meyveden çerez yapıyorlar, biraz daha ileri gidip sabununu da yapıyorlar. sabahın köründe oğlakları pişiriyorlar, 5ten 11e kadar yedin yedin, yemedin bayatlıyor büryan, kimse önermiyor.


4677_buyuk



"bırak turizmi (!!), müziğe gel" diyenler çıkacaksa, hemen başa döneceğim: şivan'ın kardeş türküler'le el ele yaptığı bir albüm vardı: roj u heyv. müthişti, tüm kardeş türküler ve tüm şivan perwer albümleri gibi müthişti, hepsinin toplamı kadar müthişti (burada işler karışıyor işte: matematik, evet müzikte mühim ama, ölçmeye yeltenince fıss..). insan o ülkenin o yanına gidince ister istemez bu güzelliğin kaynağını arıyor. üniversitelerde, ilokullarda, bol heykelli meydanlarda, taburlarda bulamıyor tabii ki.. eski siirt'in kurulu olduğu yamaçtan aşağı salınırken akşamın bir vakti, evlerinin birbirine yaslı durduğu dar sokakların bir kaçının birleştiği küçücük bir kesişimde, birden bir kürt düğünü sesleniveriyor: eski amfiler, bir bağlama, bir "synth", elinde mikrofonla o karmaşık halaya durmuş kardeşlerin ortasında şivan gırtlaklı bir adam söylüyor. bize de düğün sahibinden destur alıp yanlarına çökmek kalıyor..

siirt'ten dönerken yolu saran yemyeşil tepelerden birinin güneşe bakan yamacına kurulmuş bir asker gördüm: eşofmanları (aşortmen) üzerinde, birlikten bir hayli açılmış, özgürlük sınırına dek gelip dayanmış, kitap okuyordu boşluğun ortasında.. sabahtı.. sputnik geldi, geçti aklımızdan..

(bunu annesine anlattım, o uyuyordu.. kendi, denk gelirse, burada okur...)