iyilik dağıtıcıları

Dünyaya karanlık indiğinde, Arimatealı Joseph çam ağacından bir meşale yakıp tepeden vadiye indi. Çünkü kendi evinde görülecek işleri vardı.
Keder Vadisi'nin çakmaktaşları üzerine diz çökmüş ağlayan, çıplak bir genç gördü.Saçları bal rengi, vücudu beyaz bir çiçek gibiydi, ama dikenler vücudunu yaralamış, saçına taç yerine kül serpmişti.
Zengin adam, ağlayan gence, "Bu kadar üzülmene şaşırmadım," dedi, "çünkü O, gerçekten adaletliydi."
Delikanlı cevap verdi : "Ben O'nun için değil, kendim için ağlıyorum. Ben de suyu şaraba çevirdim, cüzamlıları iyileştirip körlerin gözünü açtım. Ben de suyun üzerinde yürüdüm, mezarlarda oturanların içinden şeytanı kovdum. Yiyecek olmayan çölde açları doyurdum; ölüleri daracık mezarlarından kaldrıdım; ben buyurdum, koca bir kalabalığın karşısında, meyvesiz bir incir ağacı kuruyuverdi. O adamın yaptığı herşeyi ben de yaptım. Yine de beni çarmıha germediler..."


Oscar Wilde



2000 tarihli debutu "Animal Magic"ten bu yana imzasını taşıyan tüm albümler, anlattığı hikayeler ile sadece gönül telimizi titrekmekle kalmayıp, hayatımızı baştan aşağı alaşağı eden Simon Green (Bonobo) , beklediği tepkileri almadığını , içine çok da sinmediğini itiraf ettiği (dört başı mamur bir kayıt olmasına rağmen, itiraf ediyoruz: naçizane kulaklarımızda da hep ilk iki plağın gölgesinde kalacak) Ekim 2006 tarihli Days To Come'dan 3,5 yıl sonra yeni albümü "Black Sands" ile yuvaya (gönlümüze) geri dönüyor sevgili mamaseverler.





Birkaç ay evvel piyasaya sürülen ve bir nevi haberci niyeliği taşıyan The Keeper EP'si ile heyecanlanmaya başlayan bünyemiz, albümün tamamını gördükten sonra, bir itiraf daha edelim, o single'dan çok daha derin hikayeler ile karşılaştı. Bonobo müziğine olan "yüksek sadakat"imizden mütevellit, albümü bir Oscar Wilde öyküsü tadında okumaya meyilli kulaklarımız, ilk etapta Green'in, 2006 senesinden itibaren Britanya başta olmak üzere tüm dünyayı "titretip kendine getiren" janr Dupstep'ten ve bilhassa akımın şahı, karanlık Burial'dan ne derece "etkilendiği" oldu. Yaklaşık 55 dakika süren yeni Bonobo yolculuğunun özellikle ilk yarısı boyunca Burial'in o patikadan geçtiğini ve onun izlerini saygı ile takip ettiğimizi sık sık dile getiriyor Simon Green. Lakin albümün ikinci yarısına ve bilhassa da son üş parçasına girildiğinde Bonobo, kasti hareketlerle, ilk kez kulaklarımıza temas ettiği o soğuk kış akşamından beri, şimdiden efsaneleşen debut Animal Magic'in bizi aylarca sessiz sedasız bir kukumava döndürdüğü zamanları, tam dilimiz çözülecekken bu sefer de 2003 yılında masaya bırakılan "Dial M For Monkey" ile tekrar sessizliğe düştüğümüz anları bir bir, an be an bize tekrar yaşatmakta hiçbir sakınca görmüyor. Bonobo'nun verdiği o "hissiyat" hakkında ne söylesek, hep bir eksik kalıyor.

Masalı başlatan "Kiara Prelude"ün Oscar Wilde'lığından mı bahsedelim, "Eyesdown" , "Stay The Same" gibi güzellikleri ahşap kokulu vokali ile daha da bir ısıtan Andreya Triana'nın varlığından mı dem vuralım yoksa, albümü kapatan "Animals" ve "Black Sands"in nefasteniden mi konuyu açıp tüm gün mırıldanalım bilemedik. Bilemedik Simon.