metropol mü dediniz?

"fish, chips, cups o' tea, bad food, worse weather, marry fuckin' poppins" tasvirinin gazıyla tracklist'imize, alfabetik sırayla şunları doldurmuştuk:

beth gibbons and rustin man, blur, bonobo, the cinematic orchestra, the clash, coldplay, fink, portishead, pulp, radiohead, richard ashcroft, sex pistols, thom yorke, travis, the verve.

yukarıdaki "in a nutshell" tanım "proved wrong, actually". neden derseniz, fish'n'chips hayli ağır olduğundan arkadaşlarca önerilmedi, yemedik. çay asla içilmedi ('ale' varken çay ne ki!). yemekler lezizdi; tuhaf ama, hava da pek hoştu. şemsiyesiz bir london.. hakikatten, tuhaf.

sabahları, metropole, pek tabii ki 'anarchy in UK' ile duhul edildi. underground'un son seferi yakalandıktan sonra beth gibbons and rustin man'dan mysteries'le günün yorgunluğu damıtıldı.

mexico'da modernizm

mexico
Minimal electronica'nın, ambient'ın duayenlerinden Murcof (asıl ismi ile Fernando Corona) 2008 yılında bizi daha evvel yaptığı soğuk gri tepside duran steril şırınga gibi işlerden bir nebze uzaklara götürüp, arkasına (aslında önüne) modern jazz'da tek geçeceğimiz isimlerden olan İsviçre doğumlu Fransız Erik Truffaz'yı da alarak bambaşka bir hikaye anlatmaya girişti. Blue Note etiketiyle çıkan albümü, salt mutfaktakilerin ayrı ayrı sanatsal portföylerine bile bakarak ciddiye almak lazım gelir malumu aliniz. Hani modernist minimalist bir altyapının üzerine Nu Jazz üstadının üflediği nefesliler ve Murcof'un yarattığı o "şehirli, urban" derinlik hissiyatı, bizi anında ölçek kavramıyla insana kafayı sessiz sedasız yedirten dünya metropollerinden birinde bir gece yarısı ışıklı boş yollara atıveriyor. Michael Mann kafası metropol soundtrack'leri kafası, bilhassa akşam saatleri güzel bi kafa bazen. Modernizm. Minimalizm. Metropol. Atmosfer. Derinlik. Mimari. Şehircilik. Kavramsal Sanat. Modern Jazz. Moda. Aydınla(n)tma. Tasarım. Ekonomi.
Murcof ve Erik Truffaz aslında hepsinden bi parça...
Mexicoweb

hurt

gözde
Hep teşekkür edeceğim sana. İnsana, okul çıkışında kararmış havadan korktuğu için elini tutan kuğu gibi beyaz kızın da bir gün bir asfaltta cansız kalabileceğini unutturmayacağın için. Hep suskun kalacağız Gözde, her gün geçtiğimiz o yoldan geçerken. Hep gözümüz dolacak da, o 8 yaşındaki kuğu gelicek aklımıza. Hep kuğuydun. Hep öyle kal. Huzur içinde yat. Hoşçakal.