gözün garip hayali



"...İnsanın hakikati, sana gösterdiğinde değil, gösteremediğindedir.
Bundan ötürü, onu tanımak istersen dediklerine degil, demediklerine kulak ver. "


Mısır doğumlu ud üstadı Joseph Tawadros, Lübnan'lı bir "deli" Halil Cibran'a (kendisine doğunun Oscar Wilde'ı demek geliyor içimizden) adadığı The Prophet kaydı ile pazar kahvaltısının ertesindeki öğle saatlerinde içilen bir fincan kahve niyetine huzurlarınızda sevgili mamacılar. Telveniz bol olsun.


"Bir gün göz dedi ki: Bu vadilerin ötesinde mavi sisle örtülü bir dağ görüyorum... Ne güzel değil mi?... Kulak dinledi ve dedi ki: Fakat dağ nerede onu işitemiyorum... Sonra el dedi ki: Ona dokunmak için uğraşıp duruyorum ama dağ yok ki... Burun dedi ki: Dağ yok, kokusunu alamıyorum... Sonra göz başka tarafa döndü, diğerleri gözün garip hayali hakkında konuştular ve şöyle dediler: Gözün bir sorunu olmalı... "

Halil Cibran.

taze olgun


1999 yılından beri aktif olmasına rağmen, 2003 yılında yayımlanan "Tasty" albümü ile geniş mi geniş tüm kitlelerce gönül tahtına oturtulan, aynı yıllarda kalburüstü birkaç DJ ve prodüktör ile ortak çalışmaları ile de başka bir takım çevrelerle dirsek teması da kurmuş, sözkonusu uzunçalar Tasty ile adı Brit Awards'larla, Grammy'lerle bile anılmış lakin aynı sükseyi onu takip eden 2006 tarihli "Kelis Was Here" ile pek de yakalayamamış Kelis, 2010 yaz mevsimini kariyerinin bizce en "doyurucu", en "olgun" , en ........ albümü Flesh Tone ile kutluyor.





Sözü açtığımız "Tasty" albümü ile modern R&B ve Soul'a hayli taze bir soluk üfleyen Kelis, "Flesh Tone" ile o "kök"lerini geri plana atıp dümeni iyiden iyiye Electronica, House, Electro-House gibi derin sulara kırıyor. Çoğunluğun "Trick Me" , "Milkshake" ve Alman tekno superstarı Timo Maas ile kaydettiği sarsıcı "Help Me" gibi single'ları ile hatırladığı güzel Kelis'i, yüzdüğü bu yeni sularda tabi ki mühim prodüktörler de yalnız bırakmıyor. Ammo, Jean Baptiste, Benny Benassi, Burns, Diplo, David Guetta, Boys Noize, Free School, DJ Switch ve will.i.am. gibi isimler Flesh Tone plağının arka planında görünenlerden sadece birkaçı. Ufku olabilidiğince açık, manalı lirikleri yüksek dozda "profesyonel" vokal teknikleri ve gediksiz bir prodüksiyonla soframıza sunan Kelis'i, tekrar Tasty günlerindeki gibi yakinen takibe almamızın şart olduğunu hissediyoruz. Hem Kelis "beni takip et" der de, hangi mamacı burun kıvırır ki?

geçici bir heves

"Dave Brubeck, Avrupa ve Asya ülkelerindeki konser gezisinden döndüğünde, her ülkeden edindiği intibalarla birer parça hazırlamış. Bu ara Türk Halk Musikisi iyice izlenmiş olacak ki, bizi anmak için bir değil iki parça yazmış. Birinin adı "Blue Rondo a la Turk", öbürününki de "Golden Horn" yani Haliç. Biliyorum, Türk Müsikisi gönüllüleri de kaş çatacaklar bunlara, salt cazı tutanlar da. Birinciler, Türk Halk Musikisinin ritm ve melodi özelliklerinin ilim yoluyla ele alınması gerektiğini ve ancak bu yolla halk musikisiyle birleşmeye gidileceğini söyleyecekler, öbürleri de cazın kendine has tempo ve ritim unsurlarının dışardan, hele Türk Musikisinin aksak ritimlerinden hiçbir şey almayacağını, cazın bünyesinin buna uygun olmadığını söyleyecekler.





İki görüşe de saygı göstermek gerekir. Nitekim Brubeck'in söz konusu tecrübeleri ilgi çekici olmakla birlikte, caz yönünden de, Türk Halk Musikisi ile cazın birleştirilmesi yönünden de, başarılı değil. Acak bu başarısızlık, böyle bir birleşmenin imkansız olduğunu düşündürmez.
Temel unsurlarında hiçbir benzer yanı olmayan iki musikiyi birleştirme çabası, çılgınca bir serüven gibi gözüküyorsa da, unutmayalım ki bütün sanatlara ileri akımları getirenler hep çılgın serüvencilerdir. Brubeck'in girişkenliği şimdilik bir başarısızlığa uğramıştır. Ünlü cazcının bugünden sonra da aynı yolda çalışmalar yapacağını hiç zannetmiyorum. Bu onun için gelip geçici bir hevesti. Ama yurdumuzda hem cazı, hem Türk Halk Musikisini, hem Batı musikisini bilen birkaç musikişinas var. Bu çılgınca serüvene atılmayı biraz da onlardan bekleyelim. Bakalım sonuç ne oluyor?"


Cazdan elektronik müziğe, yerel musikiden klasik batı ruhuna, popüler olandan yerin yedi kat altında neler olduğuna kadar tüm mühim musiki hususlarında dimağımızı tam manasıyla "aydınlatan" İlhan K. Mimaroğlu'na Milliyet Gazetesi, 18 Aralık 1960 tarihli yazısını bahane ederek bir kez daha saygılarımızı sunuyoruz. 18 Aralık 1960.

kapıyı açmamla flaşlar patladı

Müziğin paylaşımının dijitalleşmesi ve işbu dijitalleşme ile bir bakıma da sanallaşmasından beri, tek dişi kalmış pek çok dev plak şirketinin dümenini kırdığı "albümden ziyade single satalım" mantığı, "tüketicilerin" (dinleyici değil) ekseriyetinin "zaten popüler albümlerin hemen hepsi one-hit-wonder; salt bir parça için koca albümü neden omuzlarıma yükleyeyim ki?" kolaycılığı (liberalliği de desek sanırız yamulmuş olmayız) ile birleşince ortalık bir anda singlelardan, EP'lerden geçilmez oldu sevgili mama-miacılar.

Biz yine de bırakalım bu klişe saptamaları da, EP'lerin her ciddi müzik dinleyicisi için oynadığı role, yani uzunçalardan evvel ve/veya hemen sonra, onda yer alan bir parçaya ayrıca dikkat çekmeye ve farklı yorumlar, okumalar ve remixler ile ne gibi yan manalara (paralel evrenlere) sebebiyet vereceğini duymaya dönelim. Uzun müddettir Berlin elektronik müzik sahnesinin (ve daha evvel yine burada konu ettiğimiz gibi son zamanlarda da moda tasarım camiasının) önde gelenlerinden Ellen Allien'in 2010 tarihli albümü Dust 'tan doğan single Flashy Flashy'e lafı bağlayalım.

Nedense doğduğu albümün tamamından daha fazla "okuduğumuz" Flashy Flashy single'ı, bünyesinde parçanın özünde var olan ama örtülü olan birçok hikayenin de üzerindeki tülü hafifçe aralayan iki dehşetengiz remixi de barındırıyor. Brooklyn'li tekno üstadı Alexi Delano ve bilhassa dikkatimizi çeken, kendi tabiriyle "deneysel house" prodüktörü Nicolas Jaar'a koca bir Ellen Allien albümünden ziyade bizi sadece iki remixe hapsettikleri için minnetlerimizi borç biliyoruz.

Nicolas Jaar, ilk uzunçalarını 2010 senesinin sonbaharında bitirecek olan bir "yeni keşif". Çaylak muamelesi görmekten sıyrılalı epey bir süre olmuş, New York çevrelerinde "içi dolu" house, tech house, minimal raflarında yerlerini alan birkaç single ve ağızdan ağıza bulaşan kulağı ile toplaşkaların aranılan DJ'lerinden olmuş bile. Nereye doğru gideceğinden ziyade yola başlayış noktası ile takdirimizi toplayan Jaar'a bir ömür boyu dönen plaklar diliyoruz; 2010 yazı için : "Daha fazla tech house! hemen şimdi!" diyoruz...

yadigar






Mayıs'ın 1'inde.
Bir kez daha.
Jam sucka Jam! Groove sucka Groove! Dance sucka Dance! Move sucka Move!