kırıka'yı ilk dinlediğimde, rasyonel kafam ister istemez sınıflandırmaya yöneldi. yeni bir folder açmak zorunda kaldım: post-zeybek! 'bir sır var gülüşünde', 'dert gemisi', 'nargilem', 'rast zeybek' gibi parçalar zaten ritmlerinden açık ediyor herşeyi. ağırdan kolları kaldırıp ritmin bir yerinde sekerek kendi etrafımızda dönmezsek parçayı bitiremeyeceğimizi biliyoruz.
rebet kokusunu sadece ritmlerde, ezgilerde değil aldatılma, özlem ve favorimiz karafaki dolusu rakı gibi temalarda tespit ettiğimiz yetmezmiş gibi; 'dokumacı örümcek' gibi şarkılarda saykodelik bir iz de kokluyoruz; tabii ki soruyoruz: "hacım, ne kafası bu?"
izmir tutkunu olduklarını "istanbul yere batsın/ döneceğim izmir'e / izmir güzel istanbul boktan / yıkar seni hiç yoktan" tadında güftelerinden hatırladığımız istanbul blues kumpanyası'nın bazı eski üyelerinden müteşekkil kırıka.. albümün adı 'kaba saz'da da incesaz'a bir gönderme mevcut muhtemelen.
düşünsenize, bir yakın arkadaşı ege'nin kenarında üstü sazla kaplı bir 'gazino'da öğleden sonrası rakısı eşliğinde evlendirsek, kırıka'yı çağırmış olsak; onlar çalsa, biz oynasak, güzel olmaz mı?