şen ola düğün!

düğünler hayli tuhaf 'gathering'ler. kız tarafının, oğlan tarafının, her iki tarafı da tanıyan 'ikili oynayanlar'ın, hiç bir tarafı tanımadığı halde partnerinin peşine takılıp oraya gelmek durumunda olanların toplaştığı, tarafların gizli gizli yahut açıktan birbirini tarttığı, memnuniyetsizlere pek çok malzeme sunabilecek türlü aksaklık ve sakilliğin kuvvetle muhtemel vuku bulduğu sazlı sözlü, içkili pastalı kıprışmalar silsilesi..

hayli eğlenceli bir düğüne iştirak ettim; yanlış anlaşılmasın. tabii ki absürditeden kaçış yoktu: pek sevgili gelin hanım ve damat bey nikah masasına ilerlerkenki müzik, örneğin, hayli 'victorious' bir kafa yapıyordu. keza, şahane bir terasta verilen yemekte de cevdet nam bir çılgın şarkıcı, detone ötesi çığırtganlığıyla insanları kah kolbastıya kah harmandalıya, oradan sezensi hüzünlemecelere, giderek hızlanan halaylara filan davet ediyor, davet etmek de ne, çekiştiriyordu.


dugun


patlayan baslar, kötü mikrofonlarla farklılaşmış keman sesleri, synth'e kayıtlı cızır cızır ziller, davullar, per total kalabalık bir uğultuya, kollektif bir iniltiye dönüşen bir şey değil de nedir, düğün sound'u?

ikinci defa: yanlış anlaşılmasın! bu sound'a gıcık olduğumdan değil, bunun da bir estetiği olduğu için yazıyorum bu fakir satırları. bedük'ün düğünlü videosunu hatırlayalım: videoda pembeye çalan dolgun renklerin, hayli baskın noise'un, ses kaydındaki boktanlığın 80-90'lara dair bir şey olduğuna kani isek, düğün sound'unun da farklı bir estetik deneyim olduğunu kabul etmemiz gerek. tıpkı pavyon sound'u gibi.

daha önce mecmuamızda arabesk'e ilişkin yazıldı çizildi. fairuz derin bulut & ali tekintüre işbirliği gibi, müslüm gürses'in inauthentique albümleri gibi pop konulara değinmişliğimiz var. ne var ki bu damarın bağlandığı daha derin, sığası yüksek bir dip suyu var: cengiz kurdoğlu, arif susam gibi pavyon synth'cilerinin albümlerinin yok sattığı bir çocukluk anımsıyorum. bir taraftan da pavyon müziği denebilecek sound'u hayli melezleştirmiş örnekler var. cengiz coşkuner nam zat-ı muhterem'i anımsıyorum: hayli türki bıyık ile elvis'in son zamanlarındaki saçlarını gülcemalinde birleştirip bembeyaz fender'iyle bizi kaset kapaklarından içeri davet eden o tuhaf adam (evet, hatırlayanlar için, hüner coşkuner'in ağabeyi olmalı) .

ve bir de geçenlerde öte yana göçmüş biri: adanalı santana kurtuluş türkgüven. ankaralı her gencin gece yarılarında tuhaf bir hayranlıkla ve gıcıklıkla izlediği süleyman bağcıoğlu'na pek benzeyen bu gitaristi en iyi yansıtanlardan biri olmasa da fikir vermesi ve açılışı yapması için şu videoyu önerip çekileyim. pavyon sound'una radikal bir uçtan eklenebilecek erken örneklerini aramak da meraklısına düşsün.

p.s. k.t.'den bahseden ş.ye pek çok teşekkür.