atatürk'ün sevmediği şarkılar


'bugün, işte, şu üç müziğin karşısındayız. doğu müziği, batı müziği, halk müziği. acaba, bunlardan hangisi bizim için millidir? doğu müziğinin hem hasta, hem de milli olmadığını gördük, halk müziği milli kültürümüzün, batı müziği de yeni medeniyetimizin müzikleri olduğu için her ikisi de bize yabancı değildir. o halde, milli müziğimiz, memleketimizdeki halk müziğiyle batı müziğinin kaynaşmasından doğacaktır. halk müziğimiz bize birçok melodiler vermiştir. bunları toplar ve batı müziği formlarına göre “armonize” edersek hem milli, hem de avrupalı bir müziğe sahip oluruz. işte türkçülüğün müzik alanındaki programı esas itibarıyla bundan ibaret olup bundan ötesi milli müzikçilerimize aittir.'

ziya gökalp, 'milli müzik', türkçülüğün esasları içinde, 1923

'arkadaşlar! güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. bu yapılmaktadır, ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan türk musikisidir. (alkışlar). bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi ve kavrayabilmesidir. bugün dinletilmeye çalışılan musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. bunu açıkça bilmeliyiz. (bravo sesleri, alkışlar). ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir. ancak bu şekilde türk ulusal musikisi yükselebilir ve evrensel musiki içinde yerini alabilir. kültür işleri bakanlığı'nın buna değerince özen vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim.'

gazi mustafa kemal atatürk, 1 kasım 1934, meclis açılış konuşması

'dahiliye vekaleti bugün büyük millet meclisi'nde gazi hazretlerinin alaturka musiki hakkındaki irşadlarından ilham alarak bu akşamdan itibaren radyo programlarından alaturka musikinin tamamen kaldırılmasını ve yalnızca garp tekniğine vakıf sanatkarlar tarafından çalınmasını alakadarlara bildirmiştir.'

2 kasım 1934, anadolu ajansı

aktaran: tolga tüzün, 'atatürk'ün sevmediği şarkılar', altüst dergisi, sayı 3, eylül 2011

Charlene Soraia

Fink'le birlikte tura cikan, ve ilk EP'sinin tanitimini yapan Charlene Soraia Ep'ye de adini veren "When We Were Five" parcasi ile aklimizi basimizdan aliyor!

Charlene Soraia - 'When We Were Five' from Tactful Cactus on Vimeo.



The Making of When We Were Five from Charlene Soraia on Vimeo.

yaz geçer

akşam serinliği öğleden sonralara, gece ayazı sabahlara sarktı. kılık kıyafette bir kalınlaşma, uzama hasıl oldu. ayak parmaklarımız sandaletlerin içinde kıvrılır, kendi içine bükülür oldu kimi saatlerde. şehir doldu: boş daire pencerelerinde sabit gözbebekleri gibi bakaduran kiralık ilanları teker teker iniyor, yerlerine de, ağır ağır, rengarenk öğrenci perdeleri.

halbuki bu yazdan umudumuz vardı: derinliksiz ve eğlenceli bir yaz mı olsun, yoksa derinlikli ve durgun mu, diye sorup durmuş, ikisini de becerememiştik.



alman tekno ve acid trance ikilisi hardfloor'un da damn phreak noize phunk mahlasıyla taaa 99'da yayınladıkları electric crate digger, tam da tüm yazı geçirmek istediğimiz chill-out kafasına funky bir fon oluşturmaktaymış meğer. biraz geç kaldık ya, olsun, bari kapanışını bu yazın, yapıverelim şununla.


ada'da göçmen 11 kaplan gücündedir!



litvanya'dan ada'ya göçmüş prodüktör eleven tigers, clouds are mountains'da burial'ın sorduğu sorulara, frozen wheel'le, flux'la, with a little patience'la, stableface'le, sakin bir tilmiz edasıyla cevap veriyor. hepimiz, diz çöktüğümüz dergahın önünde, şehri ağır ağır silikleştiren karanlık bir yağmur altında, sigara içip bekleşiyoruz. kulaklarımızda ayrı headphone'larda nedense aynı şarkı, asenkron da olsa çalıp duruyor. içeriden bir ses litvanyalı'nın sınavı geçtiğini belli belirsiz duyuruyor. sisten, sevinemiyoruz bile.

Detour London



Londra'daki mamaseverlere duyrulur!

The Questionmark nam mekanda bu cuma kulaklarınıza mama, dertlerinize deva dağıtılacaktır.