son bir-iki günde dinlediğim biri birine benzemez yepisyeni albümleri ardarda dizerken, en uygun başlığın bu olacağı kanaatine vardım.
norah jones, her zamanki tatlılığını hafif 'bitter' bir lezzetle harmanladığı the fall adlı bir albüm çıkardı. piyanonun kestirmeciliği, ritmsazların dandunluğu, gitarların çıplaklığı ve basların açıksözlülüğünden müteşekkil bu 'bitter'lığın ilhamı nereden peki? şarkıları dinleyen kulaklarımız ve albüm kapağındaki fotoğrafta duvarkağıdıyla şapkaya takılan gözlerimiz bizi yanıltmadı: tom waits. zira, resmi web sitesinde baba da bundan bahsediyor:
The singer Norah Jones appeared on NPR’s Morning Edition today discussing her new album. In the interview, Jones cites Tom Waits and his groundbreaking record “Mule Variations” as such a favorite that she looked at the liner notes to find its engineer, Jacquire King, who she then used to produce her new album. They even play and then discuss Waits’ song “Cold Water.”
bu arada, yakın zamanda sevgili dostumuz a.u.nun da animasyon ekibinde bulunduğu where the wild things are adlı filmin ('being john malkovich'in, adaptation'un ve bir çok videonun da) yönetmeni olan efsanevi spike jonze'un kardeşi [ne isim tamlaması oldu bea] sam spiegel (a.k.a. squeak e. clean), ze gonzales ile bir araya gelip n.a.s.a. (north america south america) diye bir hiphop projesine girişmişler. peki bu, bizi, neden ilgilendiriyor? çünkü spacious thoughts adlı parçada tom waits'i konuk etmişler. nasıl da uymuş ama! videonun prodüksiyonu da cabası...
peki, tom waits, bir taraftan tatlı kız çocuklarının eni konu olgunlaşmalarına ilham olur, bir taraftan hiphopçu serserileri kendi mekanlarında ziyaret ederken, kendi hesabına neyliyor? hepimizi biraz daha olgunlaştıracak olan, glitter and doom turnesinin çift cd'den oluşan kayıtlarını yayınlıyor! 2008 yazında çıktığı ve bir türlü bizim mahalleye uğramadığı turunda seslendirdiği şarkıların hepsinin tadı ayrı, canlı dinlerken. ne ki dublin'de eda edilen trampled rose tom waits'in ulumalarıyla daha da görkemli hale geliyor; ve edinburgh'daki green grass, sözlerine yakışan bir hüzünle, bir hesaplaşma mırıldanmasına, geç kaldığı pek belli bir veda mektubun kıraatına dönüşüyor. ikinci cd'de, tom waits'in gösterilerini daha da teatral kılan muhabbetler kaydedilmiş. meraklısı için bulunmaz ganimet.
bir başka ganimet olan a silver mount zion'un born into trouble as the sparks fly upward başlıklı albümünü, genel atmosferine cuk oturacak biçimde, ruhumuzun daraldığı, sızgınlığımızın şiddetlendiği zamanlara katık etmiştik a, vic chesnutt'tan haberdar değildik. bu hüzünlü olduğu kadar karakterli abimiz de grupla birlikte şahane bir albüm kaydetmiş: at the cut. hayli karanlık albümde özellikle coward'a ve granny'ye dikkat.
"sükunet iyi, güzel de, bu karanlık... biraz fazla değil mi, kuzum?" diyenlerdenseniz, sizi arms and sleepers'ın matador'una davet edeceğiz. portiskafayı, belki de daha çok radyokafayı iyice dinlemiş insanlar olduğuna kanaat getirdiğimiz ikili, ince dokunuşlarla bezedikleri bir yapının üstüne kayıtsız kalınamayacak derinlikte melodiler gömmüşler.
güzel bir kadınla açtığımız pazar sabahı mamasını, başka bir güzel kadınla kapatalım: concha buika, el ultimo trago'yla bizi bir vedaya daha davet ediyor. eh, fazla söze gerek yok; davete icabet ediyoruz. iyi pazarlar!