karanlık zamanlarda da güneş açar


Son zamanlarda fiziksel olarak çok farklı mecralarda bulunsak da, aklımız mütemadi olarak "modern hip hop'u yeniden okumak, düzenlemek, parçalara ayırıp yeniden birleştirmek" başlığı altında gezindi durdu sevgili "mama klasörcüleri". Tüm bu hip hop, sampling, turntablism işlerinin özünün nerelerden beslenip, hangi temeller üzerine köprüler kurduğunu burada bir kez daha kafaya kakmaya lüzum yok; lakin aklımız sürekli (burada da daha evvel birkaç kez bahsettiğimize emin olduğumuz) "yeni dalga yer altı hip hop" öncüleri Climber, Dj Spooky, Manuvers, harikulade Maker, resmen "kaynayan" Qwel gibi isimlere kayıyordu ki, bunlara yepyeni ve en az onlar kadar sağlam bir ikili daha eklendi : Dark Time Sunshine.

Henüz dumanı üzerinde Vessel isimli uzunçalarları ile konuk ettiğimiz Dark Time Sunshine, yukarıda ismini saydığımız öncüllerinin izinde yürüyerek, hatta bazılarının iştiraki (featuring) ile kaydetmiş albümü. Qwel, daha evvel Adam Freeland ile de omuz omuza gördüğümüz Aesop Rock, Nyqwil, DJ Swagg, Toni Hill, Dj Zone (ki kendisi son yılların en heyecan verici turntablistlerinden biri) ve Reva Devito gibi isimler bu iştiraklerin bazıları. Gereğinden de fazla ciddiye alınması gereken bu "turntablism ve sampling kültürü"nü bir adım ileri taşıdığı aşikar olan bu "yeni dalga"cıların herhangi birine daha evvel kulak vermediyseniz, bu sefer sıra sizde. O adımı nereye doğru attıkları mühim. Geleceğimiz içün, geçmişimiz içün, huzurumuz içün...Mühim.
"Dubstep, house, intelligent hip hop, ambient taraflarında ayrı ayrı neler oluyor acep?" diyenler için ama daha da mühimi 2010 yılında henüz "işte bu yılın olayı!" diyemeyen mamacılar için, Londra'lı ikili Mount Kimbie karşınızda. Uzun müddettir beklenen ilk uzunçalarlarını Hotflush etikteti ile çıkaran ikiliyi bu vesile ile NME, Uncut ve Les Inrockuptibles gibi mecmuaların sayfalarından evvel mamalıyoruz.

bir tünelin vizyonu


"Dubstep, house, intelligent hip hop, sampling, ambient taraflarında ayrı ayrı neler oluyor acep?" diyenler için ama daha da mühimi 2010 yılında henüz "işte bu yılın olayı!" diyemeyen mamacılar için, Londra'lı ikili Mount Kimbie karşınızda. Uzun müddettir beklenen ilk uzunçalarlarını Hotflush etiketi ile çıkaran ikiliyi bu vesile ile NME, Uncut ve Les Inrockuptibles gibi mecmuaların sayfalarından evvel mamalıyoruz...

Son zamanlarda Instra:mental, Four Tet ve Black Sands albümünün Bonobo vokalisti sevgili Andreya Triana gibi oldukça mühim isimlere yaptıkları remixler ve bilhassa gerek Kıta Avrupası gerek Britanya'da sergiledikleri canlı performanslarla bu senenin en "aranılan", en "lafı geçen" hadiselerinden biri olacağı şimdiden aşikar olan Mount Kimbie ikilisini yakın takibe alıyoruz. Dillere pelesenk olmuş canlı performanslarını dinleyebilmek için de tesbih çekmeye devam ediyoruz...

seçenekler


"Kitaplar her zaman vardı. Karmakarışık hayatımın tek değişmezleri. En yakın arkadaşım Sutton'ın altını çizdiği gibi, 'bu kahrolası okuma da neyin nesi? Allah aşkına, sen bir zamanlar polistin.'
Tam İrlanda mantığı.
Ona, o zaman da, daha sonra da aynı yanıtı verdim, 'Okumak beni buralardan uzaklaştırıyor.'
Klasik tavırla yanıtladı beni :'Boktan konuşmalar bunlar.'
Daha önce de söylediğim gibi babam tren yolunda çalışırdı. Kovboy kitaplarını severdi. Ceketinin cebinde her zaman okunmaktan eskimiş bir Zane Grey olurdu. Bir gün kitaplarını bana vermeye başladı. Annem, 'Çocuğu hanım evladı ypacaksın' derdi.
Ama annemin duyamayacağı zamanlarda babam, 'Annene aldırma, kötü bir niyeti yok, sen okumaya devam et' diye fısıldardı kulağıma.
'Neden baba?'
Okumayı keseceğimden değil, çoktan bağımlılık haline getirmiştim okumayı.
'Kitaplar sana seçenekler sunar.'
'Seçenek nedir?'
Babamın gözlerinde dalgın bir bakış belirdi,
'Özgürlüktür oğlum.'

Ken Bruen "The Guards" 2007; Türkçesi : "Ahlaksızlar" Kırmızı Kedi Yayınevi, 2008.

1976 tarihli IF albümünde saygıdeğer multi-enstrümantalist Nathan Davis tenor saksofon, soprano saksofon, bas klarnet and flütteki hikayelerini gerçekten şu nem ve sıcakta ihtiyacımız olan cool'lukta bir toplulukla (Abraham Laboriel, George Caldwell, Dave Palmar, Willie Amoaku) kaydettiğinde kimseler bu kaydın, ustanın son plağı olacağını tahmin etmemişti. Koltuğa birden fazla karpuzdan ziyade, fazladan da şekerli sulu kavun, sert şeftali, parlak kiraz, buğulu üzüm, soğuk incir ve bolca da karışık kuruyemiş ila bol buzlu içkiler, meşrubatlar da sığdırarak, "bize seçenekler sunan" Nathan Davis hocaya selam çakmadan geçemiyoruz.

dünyadaki tek kupa

2003 yılında, Ludovic Navarre liderliğinde, o seneler popülaritesinin doruklarında olan St. Germain grubunda trompet üfleyen Pascal Ohse, yine Navarre'nin prodüktörlüğünde solo albümünü Soel 'i kaydetti. Albüm her ne kadar büyük St. Germain işlerinin gölgesinde kalsa da, türün meraklıları tarafından hemen ayrı bir yere konuldu.

Zaman: 1960'ların son demleri ila 1970'lerin ortasına kadar olan bölüm. Mekan: Afrika'nın kendisi olmasa da nüfusunun yoğun olduğu suburbanlar. İman: Yer yer Barry White'a ama çokça büyük üstad Isaac Hayes'a çakılan selamlar, gayet sağlam bir Afro-Beat, Blaxploitation ve Nu Jazz kokteyli, cool baslar, wah wah pedalları, yan flütler, melodik spoken word'lerle bezeli vokaller ve Pascal Ohse'nin trompeti...Vuvuzela dinlemekten iyidir.

birikmişleri almak...

memuriyette hayli meşhur tabirdir: görevlendirilirsiniz mesela, yolu yövmiyesi sonradan gelir; yahut ne bileyim, ödenmemiş ders paralarınız vardır bir yerlerden, devlet bunu bulup buluşturur, öder, filan; nice zaman sonra birikmişleri toplarsınız... bu mecrada durum farklı elbet: burada birikmişler alınmaz, verilir! aylardır birikmiş olanların infilakı olarak alınız aşağıdakileri.

herşeyden evvel pedro almodovar ustanın "los abrazos rotos"unu anmalıyım, zira, nicedir birlikte çalıştığı alberto iglesias, bu filme yaptığı müziklerde ruhumuzun derununa duhul etmekte pek bir mahir. miguel poveda ismiyle maruf bir pop-flamenko solistinden linkteki gibi bir şaheseri devşirmek her bestekarın haddi olmasa gerek.

hararet

hararet, mevsimin getirdiği, bizim de alkol tüketmek marifetiyle katkıda bulunduğumuz bir hal, değil mi? madonna'sından kelis'ine, kuzey avrupalılar dışındaki tüm kadın sanatçılarımızn kliplerinde rastlaşmaktan haz duyduğumuz nemli ten, kendi üzerimizde o kadar da hoş durmuyor.

ter akacak


Yaz mevsiminin geldiğini, havanın ısınmasından, nemin nefes alırken göğüste hissedilmesinden, yosun kokusunun surata çarpmasından, gölge yerlerin çekiciliğinin artmasından, "tiril tiril" lafının tedavüle girmesinden, bardaklara fazladan buzların atılmasından, sineklerin "dolaşıma" girmesinden, pencerelerin kapıların geceleri de kapatılmamasından, 70'lerden kalan yelpazelerin sallanmasından, tavan pervanelerinden, güneş kremi kokusu ve terden ziyade, midemizi titretirken serinleten dub bass yürüyüşlerinden, "davulun makbülü trampete az vurulanıdır" düsturlu serin reggae ritimlerinden, mojitolardaki ekstra buz ve nanenin kardeşliği gibi kardeş olan iki kıta Güney Amerika ve Afrika kökenli üflemeli tarzından, akşamüzeri güneşinde iyice ısınan ahşap renkli kongaların sesinden anlayan tüm mamacılar için, Tru Thoughts başatı Quantic ve Flowering Inferno Orkestrası müjdeyi kucağınıza bırakıyor.

Dog With A Rope, hoperlörlerin eskitemediği Will Holland'ın (a.k.a Quantic) Flowering Inferno Orkestrası ile 2008'de basılan ve burada da yer vermeden geçemediğimiz "Death Of The Revolution" kaydından sonra, ondan çok daha pişmiş, olmuş, oturmuş ikinci plağı... Fazla söze ne hacet, zaten havalar ısınıyor, daha fazla laf kalabalığı dinlemekten ziyade basın play' tuşuna, koyun "Swing Easy"deki üflemeli melodilerinin ve "Cumbia Sobre El Mar"ın cool'luğnunu şerefine iki buz daha. Hadi.