"Dubstep, house, intelligent hip hop, ambient taraflarında ayrı ayrı neler oluyor acep?" diyenler için ama daha da mühimi 2010 yılında henüz "işte bu yılın olayı!" diyemeyen mamacılar için, Londra'lı ikili Mount Kimbie karşınızda. Uzun müddettir beklenen ilk uzunçalarlarını Hotflush etikteti ile çıkaran ikiliyi bu vesile ile NME, Uncut ve Les Inrockuptibles gibi mecmuaların sayfalarından evvel mamalıyoruz.

bir tünelin vizyonu


"Dubstep, house, intelligent hip hop, sampling, ambient taraflarında ayrı ayrı neler oluyor acep?" diyenler için ama daha da mühimi 2010 yılında henüz "işte bu yılın olayı!" diyemeyen mamacılar için, Londra'lı ikili Mount Kimbie karşınızda. Uzun müddettir beklenen ilk uzunçalarlarını Hotflush etiketi ile çıkaran ikiliyi bu vesile ile NME, Uncut ve Les Inrockuptibles gibi mecmuaların sayfalarından evvel mamalıyoruz...

Son zamanlarda Instra:mental, Four Tet ve Black Sands albümünün Bonobo vokalisti sevgili Andreya Triana gibi oldukça mühim isimlere yaptıkları remixler ve bilhassa gerek Kıta Avrupası gerek Britanya'da sergiledikleri canlı performanslarla bu senenin en "aranılan", en "lafı geçen" hadiselerinden biri olacağı şimdiden aşikar olan Mount Kimbie ikilisini yakın takibe alıyoruz. Dillere pelesenk olmuş canlı performanslarını dinleyebilmek için de tesbih çekmeye devam ediyoruz...

seçenekler


"Kitaplar her zaman vardı. Karmakarışık hayatımın tek değişmezleri. En yakın arkadaşım Sutton'ın altını çizdiği gibi, 'bu kahrolası okuma da neyin nesi? Allah aşkına, sen bir zamanlar polistin.'
Tam İrlanda mantığı.
Ona, o zaman da, daha sonra da aynı yanıtı verdim, 'Okumak beni buralardan uzaklaştırıyor.'
Klasik tavırla yanıtladı beni :'Boktan konuşmalar bunlar.'
Daha önce de söylediğim gibi babam tren yolunda çalışırdı. Kovboy kitaplarını severdi. Ceketinin cebinde her zaman okunmaktan eskimiş bir Zane Grey olurdu. Bir gün kitaplarını bana vermeye başladı. Annem, 'Çocuğu hanım evladı ypacaksın' derdi.
Ama annemin duyamayacağı zamanlarda babam, 'Annene aldırma, kötü bir niyeti yok, sen okumaya devam et' diye fısıldardı kulağıma.
'Neden baba?'
Okumayı keseceğimden değil, çoktan bağımlılık haline getirmiştim okumayı.
'Kitaplar sana seçenekler sunar.'
'Seçenek nedir?'
Babamın gözlerinde dalgın bir bakış belirdi,
'Özgürlüktür oğlum.'

Ken Bruen "The Guards" 2007; Türkçesi : "Ahlaksızlar" Kırmızı Kedi Yayınevi, 2008.

1976 tarihli IF albümünde saygıdeğer multi-enstrümantalist Nathan Davis tenor saksofon, soprano saksofon, bas klarnet and flütteki hikayelerini gerçekten şu nem ve sıcakta ihtiyacımız olan cool'lukta bir toplulukla (Abraham Laboriel, George Caldwell, Dave Palmar, Willie Amoaku) kaydettiğinde kimseler bu kaydın, ustanın son plağı olacağını tahmin etmemişti. Koltuğa birden fazla karpuzdan ziyade, fazladan da şekerli sulu kavun, sert şeftali, parlak kiraz, buğulu üzüm, soğuk incir ve bolca da karışık kuruyemiş ila bol buzlu içkiler, meşrubatlar da sığdırarak, "bize seçenekler sunan" Nathan Davis hocaya selam çakmadan geçemiyoruz.