"Dave Brubeck, Avrupa ve Asya ülkelerindeki konser gezisinden döndüğünde, her ülkeden edindiği intibalarla birer parça hazırlamış. Bu ara Türk Halk Musikisi iyice izlenmiş olacak ki, bizi anmak için bir değil iki parça yazmış. Birinin adı "Blue Rondo a la Turk", öbürününki de "Golden Horn" yani Haliç. Biliyorum, Türk Müsikisi gönüllüleri de kaş çatacaklar bunlara, salt cazı tutanlar da. Birinciler, Türk Halk Musikisinin ritm ve melodi özelliklerinin ilim yoluyla ele alınması gerektiğini ve ancak bu yolla halk musikisiyle birleşmeye gidileceğini söyleyecekler, öbürleri de cazın kendine has tempo ve ritim unsurlarının dışardan, hele Türk Musikisinin aksak ritimlerinden hiçbir şey almayacağını, cazın bünyesinin buna uygun olmadığını söyleyecekler.
İki görüşe de saygı göstermek gerekir. Nitekim Brubeck'in söz konusu tecrübeleri ilgi çekici olmakla birlikte, caz yönünden de, Türk Halk Musikisi ile cazın birleştirilmesi yönünden de, başarılı değil. Acak bu başarısızlık, böyle bir birleşmenin imkansız olduğunu düşündürmez.
Temel unsurlarında hiçbir benzer yanı olmayan iki musikiyi birleştirme çabası, çılgınca bir serüven gibi gözüküyorsa da, unutmayalım ki bütün sanatlara ileri akımları getirenler hep çılgın serüvencilerdir. Brubeck'in girişkenliği şimdilik bir başarısızlığa uğramıştır. Ünlü cazcının bugünden sonra da aynı yolda çalışmalar yapacağını hiç zannetmiyorum. Bu onun için gelip geçici bir hevesti. Ama yurdumuzda hem cazı, hem Türk Halk Musikisini, hem Batı musikisini bilen birkaç musikişinas var. Bu çılgınca serüvene atılmayı biraz da onlardan bekleyelim. Bakalım sonuç ne oluyor?"
Cazdan elektronik müziğe, yerel musikiden klasik batı ruhuna, popüler olandan yerin yedi kat altında neler olduğuna kadar tüm mühim musiki hususlarında dimağımızı tam manasıyla "aydınlatan" İlhan K. Mimaroğlu'na Milliyet Gazetesi, 18 Aralık 1960 tarihli yazısını bahane ederek bir kez daha saygılarımızı sunuyoruz. 18 Aralık 1960.