“bu*” fotoğrafı çok seviyorum, çekildiği ânı ve hikayesini de
hiç unutmak istemiyorum. beni önce parlatan sonra büyüten şey’in fotoğrafı “bu”!
skype görüşmesi yaptığım sırada telefonla konuşuyorum. evde değilim. berlin’e
uzanıyorum, yunanistan konsolosluğu üzerinden. çaresiz bir konuşma o gün için:
ama sonrasında ‘iyi ki olmamış’ dedirten cinsten. o çaresiz umut gözümde
belirmiş ve o’nun gözünden de kaçmamış... sadece o ân biz birlikteymişiz işte o kadar ya da daha ne olsun... bu konuşmanın 5 dakika öncesinde
kardeşimle konuşup ilân etmişim aşık olduğumu. hallerimden hal göndermişim:
“gör bak nasıl aşığım ben de!” diyerek. aşkın tarifine hiç değinecek değilim.
öyleyken öyle! gözümde bir ışık, sabah ışığı... bu fotoğrafın çekildiği günden
beri ben yürüyorum, kendime doğru... çekenin hakkı teşekkür, o ânı ruhuma
teğelleyen, beni önce parlatıp sonra büyüten... “olanlar olmuş, geçenler
geçmiş... iyi ki!” dedirten.... “kalsaydın yokluğunla yok olmazdı bu şehir”...
*bi'yerlerde bi'fotoğraf işte...