waltz with bashir ve natacha atlas

"nasıl bir araya gelecek bu ikisi" diyecek misiniz? coğrafi yakınlık diyelim.. biraz evvel waltz with bashir'i izledim. 1982 lübnan savaşının sonunda israil savunma kuvvetlerinin lübnanlı hristiyan falanjistleri sabra ve şatila'daki mülteci kamplarına alıp korunmasız filistinli mültecileri öldürmelerini izlemeleri konu ediliyor, inanır mısınız?

WWB Poster intl.indd

hafızadaki boşlukların ağır ağır dolması üzerinden giden bir kurgu... peki, hafıza yerine geldi de ne oldu? unutsan da adamlar hatırlatıyor bir kaç senede bir, düzenli olarak.. ariel şaron o zaman ordunun başındaymış... tabi bu işler şimon peres'e hafiften kükreyip kitlelerin gönlünü soğutmakla olmuyor. hemen militer aygıt açıklamasını yapıveriyor: "tabii ki silah almayı sürdüreceğiz!"

514jjdqu2el_ss500_

neyse, ortadoğu'da güzel şeyler de oluyor: natacha atlas'ın babası filistinli-arap, dedesi sefarad yahudisi; kendisi müslüman. müziği ise tanıma etikete gelecek türden değil. son albümüne kulak vermekte fayda var: ana hina.

mesafe, berzah, vs.

mesafe fikrinin belirleyici olduğunu düşünürüm oldum olası.. izlediğim filmlerde karakterlerin yahut mekanın inşasında, kamera hareketlerinde, seste; dinlediğim şarkılardaki samimiyette yahut soğuklukta, okuduğum metinlerde tuhaf bir mesafe barometresi işler durur. kimi zaman kendini geri çeken, direnen, bir türlü yanaş(tır)mayanları hoşuma gider, takdirimi kazanır. kimi zaman da nüfuz etmesini isterim okuduğum, dinlediğim, gördüğüm şeyin: müdahale beklerim..

çevremdeki kişiler için de aynı aslına bakarsanız: kimi zaman aşılmayacak mesafe yoktur da kimilerinin de az ötede kalması en hayırlısıdır.

müzisyen, sinemacı, ressam, her kimse işte karşımdaki, kimi zaman yaptığı işte kendine karşı mesafesini de hayli açıkça ortaya kor. bugün iki kadının albümlerine referans verip geçeceğim: intro'dan ileri gidesim yok.


517xzkvyjnl_ss500_


istek ve öneri kutumuzdan son çıkan albüm kate nash'in made of bricks adlı işi. açılıştan itibaren yakından çok yakına salınan bir berzah üzre ilerliyoruz.. "play"deki yakınlığı zaten hoparlörlerdeki patlamalardan sezebiliyoruz. oynamak istediğini bu kadar açık, ama tatlı bir şımarıklıkla ifade eden başka kim var? başka bir şarkıda "why you bein' a dickhead for?" diye her kime soruyorsa, belli ki sorarken burunları birbirine dokunuyor. pek çok şarkıda sözünü sakınmayan hatun kişi, kimi yerlerde cranberries havalarına bürünse de neyseki çabuk sıyrılıyor bundan; ve "merry happy"nin ikinci yarısında ve bonus track'ta kanepemizde uyuyakalacak kadar tuhaf bir samimiyet geliştiriyor.


ta-bfp


izleyicisine ve dinleyicisine hayli soğuk, uzak bir yerden seslense de (ve bu haliyle fena halde etkileyici olsa da) lirikleriyle teşhirci bir ruha sahip olduğunu açık eden bir kadın daha var, kate nash'in bana anımsattığı: pek tabii ki tori amos.. kendilerine en çok yaklaştığım albümü ise boys for pele