mevsim normallerini çoktan sollamış olan sıcağın zihnimizin mantıklı kısımlarına bir pus gibi çöktüğü şu günlerde, her insan evladı gibi (hatta cümle hayvanat, haşerat ve pek tabii ki nebat gibi) düşük alkollü serin içkilerin (ve hepimizin pek iyi bildiği bazı diğer kadim keyiflerin) mübah olduğu (ve mümkün olabildiği) akşam serinliklerini iple çekiyoruz.
cennet yurdun harikulade koylarına sadece bu cehennem zamanları için konuşlanmış tanıdık işletmeler, neyse ki bahsi geçen saatleri, imbatla vuslatımızı fon müziksiz komuyorlar. yıllar evvel bir vesileyle ankara'da kuğulu park'ta yağmura direnerek dinlediğimiz kangroove, dün gece babylon aya yorgi'de arz-ı endam eylediler, sağolsunlar. kuğulu park akşamı mebzul miktarda alkolle yıkanmış idi, ne alp ersönmez görmüştü gözümüz ne de başka bir şey. ne ki dün gece, son yıllardaki tüm karşılaşmalarımızda olduğu gibi -trio mrio, quartet muartet gibi projeler, pek çok pop albümüne yapılmış katkılar, ve elbette sürü sepet caz performansı- bir kez daha, bir kez daha hayranlığımız erinç mertebesine ulaştı; alp beyi pek çok sevdik.
bir kaç ay evvel ankara if'te ilhan erşahin istanbul sessions sahne aldığında koşarak gittiydik de alp bey bizi turgut alp bekoğlu'nun mütecaviz davullarından ve ilhan erşahin'in artık yeni hiç bir şey içermeyen, içeremeyen kısa fragmantatif üflentilerinin gürültüsünden çekip çıkarmıştı. keza dikkatle dinlenirse (gerçi dikkate de gerek yok, bariz her şey) albümü toparlayan da alp beyin bizzatihi kendisidir.
kangroove'da da bora uzer'in samimiyet, rahatlık ve ego patlaması çizgisinde dolaşan personasını -diğer müzisyenlerle birlikte- makbul seviyelere çeken, bu arada da grubun adındaki groove'u an be an musıkiye tevazuyla ve ölçülü bir kendinden geçişle nakşeden, alp beyefendi oldular.
hasılı, son yıllarda dinlediğimiz en iyi bas sedalarının müsebbibidir kendileri. şaşkınlıkla süslü bir saygıyı kendilerine sunmak boynumuzun borcu.