bize hergün...

kulak likörü, tüm musiki aleminin bayramını oturduğu yerden belly dance atarak kutlar.

Estafurullah demez ise , Natacha Atlas ablamın elini öpmeye gideceğim. Hem kalkar oynarız belki.

It was the third of September.That day I'll always remember, yes I will.


The Temptations 'ı saymadan nereye gidebiliriz ki? Bu plağı her ne kadar ilk yayımlandığı ve çıkar çıkmaz tavana yükseldiği 1970'lerin ilk yarısında dinleme şansına erişemesem de, 1980'lerin başlarında kulağım yeni yeni terbiyelenirken evdeki kayıtların arasında bulup tekrar tekrar dinlediğim için şanslı sayılırım. Hatta düşününce , bir insan bu plağı ve o eşsiz Papa Was A Rolling Stone 'ı her dinlediğinde kendisini şanslı hissetmeli. Affınıza sığınıyorum ama tutamadım kendimi : "Heyt bre Papalar!"

In Vinyl Veritas!

bir yerde okudum şunu; yazarına saygı ile yürütüyorum :

"müziğin özellikle son 25 sene içinde geçirdiği teknolojik ve sosyal evrim göz önünde bulundurulduğunda, usturuplu bir biçimde plak çevirme olarak da nitelenebilecek şekliyle bu eyleme gönül vermiş, müziğin virtüözitenin ötesinde ve hatta karşısında bir fenomen olduğunu kavrayabilmiş aklı ve duyguları selim herkesin ayırdına varabildiği üzere iyi DJ'lerin, her biri ayrı ruhsuz, tekerrürden temcit pilavı kıvamına gelmiş bir carlos santana'nın, joe satriani'nin gitar, jaco pastorius'un, stanley clarke'ın bas, dave weckl'ın, dave lombardo'nun davul sololarından müzikal ve ruhsal açıdan fersah fersah üstün çalışmalar ortaya koydukları aşikardır. murat beşer 10 sene kadar önce bir konuşmamızda bir dönemin müzik tarzını belirleyen egemen enstrümanın nasıl 70’lerde gitar, 80’lerde synthesizer ise 90’larda da pikap olduğunu söylemişti. benzer bir tez jeremy beadle’ın 1991’de sampler müzik estetiği ve populer müzik endüstrisinin durumu ve geleceği üzerine yazdığı ve halen güncelliğini koruyan "Will pop eat itself" isimli faydalı eserinde de ayrıntılı bir biçimde ortaya konulur. hakim ultra-elitist "müzik-virtüözite" koşutlaması yüzünden hala “oha herif dakkada bilmem kaç akor basıyo”, “oha abi soloya bak herif çift kros gidiyo” gibi geyiklerin dönebildiği, anathema, dream theater gibi ‘progressive’ müzik (?) gruplarının hala memleket ve octavio paz’ın deyimiyle diğer bir kısım “geç kalmış ülke” mensubu fanatikleri sayesinde ekmek yiyebildikleri bir ortamda, özellikle 1970’lerle birlikte abd’de çöken parasız eğitim sistemi ve müfredattan çıkartılan uygulamalı müzik eğitiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan dj kool herc’ün, afrika bambaataa’nın, grandmaster flash’in temsil ettiği, sonrasında andrew weatherall ile, dj shadow ile virtüözlüğe de yüksek sanata da üçün birini iade edebilecek olgunluğa erişmiş bir dj kültürünün ve müzikal yaratıcılığının rağbet görmesi de tabii pek kolay olmayacaktır. o beyaz türk burunlar balmumuna şöyle bir sürtülse de rahatlasalardır."

Next Step is Dubstep.

Dubstep.Bir daha okuyun : Dubstep!
Aksak ritmin ve yüksek frekansların, hikaye içerisinde hikaye anlatan mide ve yürek titreten bass'ların, "dozunda" insan sesleri ve vokal sample'larının, ve nihayetinde "gri gökyüzü"nün 2000'ler ortalarından itibaren aldığı yeni isim.


Çoğunluk gibi bir iki sene evvel 2000'lerin en sarsıcı debutalarından biri olan ve prodüktörün kendi adını taşıyan "Burial" ile tanıştığımız bu yeni bebeğimiz gittikçe boy atıp serpilmekte, yeni arkadaşlarla tanışmakta, onlarla fikir alışverişine girmekte, kapalı mekanlarda serpilip bulutlu gökyüzünde kapşonunu takmadan asla dolaşmamakta.Burial'ın her iki albümünün sarsıntısı tabi ki herkesin iştahını kabarttı, birbiri ardına yeni prodüktör/dj'ler boy göstermeye ve şunun gibi toplamalarda yerlerini birer birer almaya başladılar, hepsine kapımız kucağımız açık.

Next Step is Dubstep

Dubstep.Bir daha okuyun : Dubstep!
Aksak ritmin ve yüksek frekansların, hikaye içerisinde hikaye anlatan mide ve yürek titreten bass'ların, "dozunda" insan sesleri ve vokal sample'larının, ve nihayetinde "gri gökyüzü"nün 2000'ler ortalarından itibaren aldığı yeni isim.


Çoğunluk gibi bir iki sene evvel 2000'lerin en sarsıcı debutalarından biri olan ve prodüktörün kendi adını taşıyan "Burial" ile tanıştığımız bu yeni bebeğimiz gittikçe boy atıp serpilmekte, yeni arkadaşlarla tanışmakta, onlarla fikir alışverişine girmekte, kapalı mekanlarda serpilip bulutlu gökyüzünde kapşonunu takmadan asla dolaşmamakta.Burial'ın her iki albümünün sarsıntısı tabi ki herkesin iştahını kabarttı, birbiri ardına yeni prodüktör/dj'ler boy göstermeye ve şunun gibi toplamalarda yerlerini birer birer almaya başladılar, hepsine kapımız kucağımız açık.

The Next Step is Dubstep!

Dubstep.Bir daha okuyun : Dubstep!
Aksak ritmin ve yüksek frekansların, hikaye içerisinde hikaye anlatan mide ve yürek titreten bass'ların, "dozunda" insan sesleri ve vokal sample'larının, ve nihayetinde "gri gökyüzü"nün 2000'ler ortalarından itibaren aldığı yeni isim.


Çoğunluk gibi bir iki sene evvel 2000'lerin en sarsıcı debutalarından biri olan ve prodüktörün kendi adını taşıyan "Burial" ile tanıştığımız bu yeni bebeğimiz gittikçe boy atıp serpilmekte, yeni arkadaşlarla tanışmakta, onlarla fikir alışverişine girmekte, kapalı mekanlarda serpilip bulutlu gökyüzünde kapşonunu takmadan asla dolaşmamakta.Burial'ın her iki albümünün sarsıntısı tabi ki herkesin iştahını kabarttı, birbiri ardına yeni prodüktör/dj'ler boy göstermeye ve şunun gibi toplamalarda yerlerini birer birer almaya başladılar, hepsine kucağımız açık.

Misillemenin böylesi...


Yaklaşık 15 senedir , yaptıkları işlerle -çok derinlere inmeseler de- beni ziyadesiyle titreten şeyler çıkartan ABD'li grup Thievery Corporation yeni toplaması "Radio Retaliation" ile aramızda. Hani hayatınızda çok kişiselleşip derin manalar kazanmamış ama yine de bir şekilde olmazsa olmaz olup, yeri geldiğinde eksikliği hissedilen şeyler vardır ya, işte tam onlardan biri. Herkesi bu tanıma uyacak şeylerin listesini çıkartmaya davet ediyorum.
Denemek gerekirse (aklıma geldikçe ekleyeceğim) ;
1.Patlamış mısır.
2.Yöneylem bilimleri.
3.Romantik komedi.
4.Sosyalizasyon.
5.Her türlü analog veya dijital (makine ile girilen post-sibernetik interaksiyonlar) oyunlar.

Paris, je t'aime.

İnsan hayatındaki muğlaklığın, toz dumanın, buhrana, yalnızlığa ve güvensizliğe yol açmadığı bir örnek dahi yok değil mi?

dünyaların müziği.


Önce şurdan başlayalım :
90'ların sonlarına doğru bu gezegene ayak basıyor olmaktan ölesiye bunalmış bir çocuğun iki elinden birinde muhtemelen bir şişe , diğerinde ise Hanif Kureishi 'nin "Varoşların Buddha'sı" kitabı olurdu. En azından benim öyleydi, nelere kadirmiş...


Kişisel tarihimizde, 90'ların ikinci yarısından itibaren Güney Asya'nın neredeyse tüm tohumlarını alıp, Britanya topraklarından çıkan janr "Asian Underground" hem günlük hayatımızı etkilemiş, hem de o buhranlı 90'lardan bir nebze olsun sıyrılabilmemizi sağlamıştı. Bir yanda yerel enstrümanlar , diğer yanda işinin ehli Drum'n'Bass, Jungle, Dub, UK Garage DJ'leri ve prodüktörleri aklımızı almıştı. Janrın önemli isimleri arasında Badmarsh & Shri, Transglobal Underground (ilerki bir girinin konusu olacaklar), Nitin Sawhney, Talvin Singh, ve pek tabi ki State Of Bengal (2000'lerin başlarında İstanbul'da sergilediği birkaç DJ performansı inanılmaz etkiler bırakmıştı) ilk akla gelenlerden...

Mamalara bahsi geçen janrı hatırlayıp , 90'lar sonu, 2000'ler başlarındaki karanlık kış akşamları şehir yürüyüşlerini anarak Talvin Singh albümü ve toplamasıyla ve üzerine bir de Back To Mine serisine olan katkısı ile devam ediyoruz...

iki fincan kahve ve bir kruvasan lütfen...


Norveç menşeili Ralph Myerz and the Jack Herren Band , bizlere downtempo'nun , dub'ın ve modern jazz'ın en müstesna örneklerini vermeye devam ediyor ama bendeniz yine de sizlere grubun en sıcak albümünü öneriyorum. 2003 tarihli A Special Album sabahları pikaba, iTunes'a veya CD'ye konulduğunda, iki fincan kahvenin yanındaki taze kruvasan gibi mutluluk veriyor. Huzur veriyor.

Tru-Thoughts'tan Haberler


Yıllardır kulaklarımıza Quantic, Alice Russell, TM Juke, Nostalgia 77 gibi isimleri dolduran canımız label'ımız Tru-Thoughts'un, 2008 güzellemelerinin bir sonraki adımı Birleşik Krallık'tan prodüktör Natural Self. 2008 tarihli ve Tru-Thoughts etiketli kaydı "The Art Of Vibration" ile karşımızda...

I Just Don't Know What to Do With Myself...


Arkasında bıraktığı plaklarla kalbimizde hep ayrı bir yere sahip olacak Isaac Hayes'e saygılarımızı bu yeni mahallemizde, bir kez daha dillendirmek istiyoruz. 1970'lerdeki Soul'un Curtis Mayfield 'den sonraki en hakiki adamını geçtiğimiz aylarda öbür tarafa gönderdik. Ama biliyoruz ki o tekrar 70'lerin ortalarında Chicago'daki bir plak dükkanının barla kesiştiği köşede bi puro yakıyordur ağır çekimle..Huzur içinde...


Hayes'i o salak çizgi filmdeki karakterlere yaptığı seslendirmelerle hatırlayanlardansanız , bu linke bakmayın:

Hayes Külliyatı

fransız dokunuşu



Ne yapsa yenen ananeler babanneler gibi , ne bassa dinlenen adamlar var hayatta. French Touch'ın ustalarından Kid Loco 'da bizim için bir anane. 2005 yılındaki "The Graffiti Artist" soundtrack'inden sonra, iki parçalı kendi albümü ile karşımızda. İlk kısımdaki orjinal parçalar ayrı bi güzel , ikinci kısımdaki remixler ayrı.
İçine çok az nane ezilmiş yoğurtla beraber ufak bir tabak yaprak sarma gibi bi albüm. Aşığınız Kid Loco!
kendisi ile tanışalım : http://www.youtube.com/watch?v=zi55OQOJvuU
www.kidloco.com

please, play a song for the lovers tonight...


90'lı yıllar favorilerimizden olan The Verve'ün yeniden toplanmasına mı , albümlerinin gayet başarılı olmasına mı , artworkün şahaneliğine mi , yoksa karizmatik Richard Ashcroft'un her sesini duyuşumuzda "A Song For The Lovers" eserine mi gitmesine aklımızın ...



..cant stop looking back no no
one more for the lovers
o brother wont you lend a hand im alone in a room
and im waiting for love
i dont know when this dreams gonna stop
but im telling you friend i dont want to get up..

2000'li yılların ilk zamanlarından kalan en güzel ; kalbimizde duran ve sözkonusu şarkıyı duydukça hala sızlayan en derin yara....

remembering...

Tanım : "A disc jockey (also known as DJ or deejay) is a person who selects and plays recorded music for an audience."

Ha madem öyle , Sputnick' ten sevgilerle :

remembering the tools - dj set , mixed by Onur Bulakbaşı /08