henüz görmek kısmet olmadı a, okulda bahsi çok geçmiştir: hector guimard'ın evvelsi yüzyılın sonunda, geçen yüzyılın başında art nouveau nam stilde tabiattan mülhem tasarlayıp cuk oturttuğu metro giriş merdivenleri, kapıları hayranlığımızı kazanmıştır hep. kenti daha makul kılmak, güzelleştirmek fikri, aslında, hiç hoşumuza gitmez: rezil olan rezil kalmalı, öyle görünmeli, cilalanmamalı, giderek bıktırmalı, püskürtmelidir ki insanlar kurtulsun.. kentsel mobilya tasarımına ilişkin naçizane cinai fikirlerimizi bir kenara bırakalım da kentin doğurduğu en güzel şeylerden birini, kent müziğini konuşalım. hatta konuşmayalım, dinleyelim.
emmanuel santarromana'nın metropolitain albümünün kapağında yukarıda bahsi geçen metro girişlerini görüyoruz. albümde de metroya inip paris'in pluralité'si ile karşılaşıyoruz. şehre kulak verip kim varsa dinlemiş, üzerine sesleri, ezgileri dizmiş üstad.
yeni bir buluş değil bu, hayli vakit olmuş albüm çıkalı, ne ki sabah sabah listemizin shuffle'ında müthiş opera'yla karşılaşınca, yazmadan edemedik.
p.s. paris deyince, kent müziği deyince, la haine'da koca speaker'ları cama dayayıp ellerini ovuşturup edith piaf eşliğinde vinil marifetiyle polise kalayı basan kenar mahalleli dj'i es geçmek mümkün mü, a dostlar? bu da celalettin cerrah'a valilik hediyesi olsun osmaniye sokaklarından doğru :)
0 comments:
Yorum Gönder