Davul, kulağa çok yakınken de hoş gelebilen bir enstürman. Yirminci asırda jazz ve pop grupları sayesinde diğer vurmalı kardeşlerinden çok daha yaygın bir repütasyone kavuşan davulu, sesinin yüksekliğinden ziyade, kullanım amacına göre hoş karşılamak lazım :
Kariyerine bir Jazz davulcusu olarak başlayan sevgili dostumuz Amon Tobin, 1998'de kursağında kalan tüm davul vuruşlarını kusursuz bir kombinasyonla Permutation uzunçalarına kustu. Maksimize edilen davulun ne zor yenilir yutulur birşey olduğunu bilen Amon, davul sehpasından plakların başına geçtiğinde işi öyle güzel "fabl"laştırmış ki, insan fütüristik bir fabl tezahüründe, bu sefer "ademoğlu"nun konuşacağını düşünüyor! Hem de en ufak bir vokal sample'ı bile yokken. Bir masal anca bu kadar sert ve anca bu kadar yuvarlanan bir davul gibi sürükleyici olabilirdi. Permutation, tüm kaotik yapısıyla, distopik bir ters-fabl gibi bir albüm. Bir düşünün hele! "Sordid" ve "Nightlife" a bir kulak atın, ayrıntılara taklımadan masalın bütününü siz de göreceksiniz.
Mama'nın özbeöz amcası ile geçen zamanlarda yorumladığımız bir reggae tanımı olan "en iyi davul, trampete en az vurulanıdır be..." düsturundan yola çıkarak buzdolabının en narin yerlerine koyduğumuz janr bünyesinde canımızın içi Agustus Pablo'yu es geçmek ölümcül bir hata olur. Melodikayı dub ve reggae içine kanyaklı pastanın içindeki kanyak gibi emdiren Jamaika'lı üstad Dub, Reggae And Roots From The Melodica King albümü ile her tarafımıza püfür püfür estiriyor. Albümü dinlerken kulağınıza birçok tanıdık melodinin çarpması sizi şaşırtmasın. Baba, hoşuna giden herşeyi ya öyle ya böyle, bir şekilde yedirivermiş leziz dub'ının içine. Sadece bas davulu ve kelebek zili ile bu kadar groove nasıl çıkartılabilir şaşıyoruz. Plağı ilk dinlediğimde dudaklarımdan istemsizce çıkan laf, her dinleyişte hala gereğinden fazla köpüren diş macunu gibi taşıyor ağzımdan : "Bu müziği dinleyince insan istemsiz bir gülümsemeye, hatta fütursuz bir mutluluğa gark oluyor."
0 comments:
Yorum Gönder