değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez...


"Çocukken görüşümü biledi kimi gökler; her ıradan izler kaldı yüzümde. Görülmemiş şeyler oldu. Şimdi de, kaçınılmaz değişimi zamanın, sonsuzluğu matematiğin sürgün ediyor beni, acayip bir çocukluğa, akıl almaz şefkatlere katlanıp iyi yurttaş olduğum şu dünyadan.

İster hakka, ister güce, ister mantığa dayansın...Hiç hesapta olmayan bir savaş düşlüyorum!

Müzikli bir tümce kadar açık bu."
Arthur Rimbaud

Nefret, misantropik estetiği ile tarihin en devrimci yumruğu ise eğer, köklere olan aşk da bu özel estetiğin içinde değerlendirilmeli. Zira şu ana kadar olan biten tüm "devirmelerin" kökü, bir şeylerin köklerine konulan dinamitler değil miydi? Dinamit konmadan, soğuk bıçağı boğazdan geçirmeden ne devrilir ki? Geri girmeye inat etmedikçe kovulmanın ne anlamı var?

4 comments:

sputnick dedi ki...

başlıktaki William Shakespeare çevirisi için kime teşekkür edelim, Can Yücel'e mi yoksa Shakespeare'e mi?

seco dedi ki...

Ölüm Pornosu'nun çevirmenini "nasıl böyle şeyler yazarsın?" diye "emniyet"te bayağı bir zorlamışlar. Bu anekdot cevap için yardımcı olur belki :)

sputnick dedi ki...

seco,

mama, en yakın takipçisinin haberini duyar; tebrik eder!

seco dedi ki...

eyvallah :)

Yorum Gönder