Tavan arasına çıkmak için sandık odasındaki merdivenleri tırmanmak gerekiyordu. Merdivenin tepesinde de bir kapak vardı. Bir gün, gene sandık odasına girmiştim, tam merdivenleri çıkarken baktım tepedeki kapak açık. Yukardan hafif, tatlı bir şarkı mırıltısı geliyor. Tıpkı küçük kızların bir başlarına oyun oynarken kendi kendilerine mırıldanmaları gibi... Hemen dönecektim ama şarkı birden kesildi. Y ukarıdaki ses:
«Catherine sen misin?» diye sordu.
«Hayır, benim... Collin,» diye karşılık verdim ve başımı uzattım.
Dolly'nin kar topağı yüzü hiç değişmedi. İlk kez erimemiş, olduğu gibi kalmıştı.»
«Demek buradan giriyordun. Biz de bir türlü anlayamamıştık.»
Sesi, incecik bir kâğıt gibi hafif, yumuşaktı. Melek gibi gözleri vardı. Işıl ışıl yanan, duru göz lerdi bunlar. Saydam nane peltesi gibi parlak yeşil renkteydi. Tavan arasının alaca karanlığında, gözleri, çekingen bir bakışla beni dost bildiğini anlatıyordu.
«Demek buraya, tavan arasına, gelip oynuyorsun? Verena'ya bir başına sıkılacağını söylemiştim.»
Eğilip koca bir fıçının içine baktı.
Truman Capote, Çimen Türküsü
1 comments:
montriyal okunur
Yorum Gönder