fuck you zaruret

imkansızlık, kimi zaman vücuda gelip karşınıza dikilir.. öyle kaskatı, durur, bekler; siz de, eğer maçanız mühürlüyse, dönüp gözüne gözüne bakarsınız imkansızlığınızın..

başka bir yerde, birinin yanında olmak isteyip de becerememenin bir müziği vardır.. yani bir değil de, bir çok müziği vardır, ama hepsi birdir işte: birinin yanında olmak isteyip de becerememenin müziğidir. net. öyle ki bir yakınınızdan başka bir yakınınıza aktarabileceğiniz denli size ve onlara malolmuştur.

geçen yıl bu zamanlardı herhalde, nitin shawney'in sanctuary'sini gecenin geç saatlerinde dinlerken 'oooof offf' referansımız bir başka yakınımızken, bu sabah itibariyle dinletenin kendisi oldu işte.. tuhaf, değil mi?

nicedir beklediğimiz ses, ülkenin güneyinden geldi. iki satır yazışabildik sputnik'le. ardından da yeni maması; demir leblebi..

ne gam! bu dibi kuruyasıca süreci ancak kendi silahıyla vuracaz: ne kullanıyo bu herifler bandoda marş çalarken? trompet, değil mi? al sana trompet.. ama sivil bir trompet.. en sivilinden.. hüsnü şenlendirici'nin segah taksim'i askerlerin hayal bile edemeyeceği bir yerden sesleniyor. bırakın askerleri, belki başka bir sivil trompetçinin de hayal edemeyeceği bir yer orası...

dostumuza pas sökücü..

0 comments:

Yorum Gönder