Ruhsal paslanma ve Tetanoz

r_20070409135226_mayinl11

Memleketin güneydoğusunun hudut hattının, sınırın bizim olduğumuz yerine bakan tarafında büyük bir hendek , "karşı" tarafında ise genişliği değişken bir mayınlı bölge mevcut. Bu hatta bulunan hudut (kimse sınır demiyor, hudut diyor) karakollarındaki en büyük manşet bu kimin uçup kimin geçtiği meçhul olan bölge. Sabahın ülkenin genelinde daha güneşin bile görülmediği saatlerinde, ufka kadar uzanan çöl ve rüzgarın aldığı mütemadi toz hepimizin suratlarındaki ifadeyi daha da bir derinleştiriyor. Bu çöl tozu yüzünden insan bir şarkıyı ya da birini baştan sona düşününce, farkında olmadan yüzünde yere dik izlerle uyuyor.

Başka bir ülkeye mi kendimize mi baktığımızı , izlerken izlenildiğimizi de bilmenin verdiği güvensizliği, değersizliğin manasını , mananın değerini, aradaki 40 senelik mayınlı bölgenin nerelerimize iyi geleceği, mayınların pasının tehlikeli olup olmadığı , sağ omuzdaki doktor asteğmenin koyduğu tetenoz öpücüğünün bir türlü geçmeyen sızısı, mamasızlığın ağırlığı.

Gördüklerimizden sonra ruhumuzun paslanan yerlerine de tetanoz aşısı talep ediyorum sevgili mamacılar , hala oralarda olduğunuzu biliyorum , bu sefer siz verin sütünüzü , ben bulurum merak etmeyin , siz geçerken bırakın kafi.

Gerisini de getirmeye çalışacağım.

1 comments:

PhD candidate dedi ki...

bazen cevaplar sorulardan önce gelir ve tek bir sesli harf yeter hep sorduğun o koskoca soruya yanıt verebilmek için: "e".

Yorum Gönder