Mama'nın amcalarından biri ile en büyük ortak paydalarımızdan olan kişisel tarihimizi musiki kayıtları üzerinden tutmanın nelere mal olacağı üzerine daha yüzlerce yıl istişarede kalabilirm lakin; bir musiki albümünü başka bir yapıtla ya da- daha açık olalım- başka bir duyu ile algıladığımız bir "uyarıcı" ile özdeşleştirmek ne ola? Biri varsa illa ki diğerinin de olma gerekliliğinin saplantıya dönüştüğü ve bu saplantının rüyalara kabuslara kadar sirayet ettiği, sizi bilemem ama, bizim için gayet olağan (don't panic, take it easy, calm down, behave yourself) durumlardan artık.
Kabus demişken, tüm karabasanlarımızın çok özel detektifi, mükemmel aşık ama kronik bir depresif ve iflah olmaz merdümgiriz, Oidipus kompleksinden, Peter Pan sendromundan, uykusuzluktan ve (hayli ironik olarak) karabasanlardan muzdarip Dylan Dog'dan bahsetmeden geçmek olmaz. Olamaz. Dedik ya Dylan çok "özel" bir özel detektiftir. Tüm ecinnileri yakalamak için para alır lakin aslında onlara had safhada hayrandır. Zira Dylan'ın yayınlandığı süre boyunca maceralarında "öldürdüğü" ecinni sayısı hayli azdır. Katlettiklerini sıralamak gerekirse : 16 zombinin dokuzunu tabancayla, dördünü tüfekle, birini okla, birini asitle, birini tabanca kabzasıyla yok etmiştir: Lağımda yaşayanından bitkisel ve organik olanına değin farklı türlerde sekiz canavar, toplam altı erkek ve kadın vampir, üç büyücü ve cadı, üç katil robot ve bilgisayar, iki manken ve kukla, iki hayalet; iki gulyabani; bir golem, bir mumya ve bir kurt babaane çıkar ortaya.
Tüm bunlara rağmen eğer bir Dylan müşterisiyseniz maceranın sonuna canlı ulaşamama ya da suçlunun bizzat kendiniz olduğunu keşfetme olasılığınız çok yüksektir. Belki de neredeyse tüm hikayelerinin sürpriz sonunda son birkaç karede bizi bekleyen asıl "gulyabani", kapağı kapattıktan sonra parmaklarımızı hala hikayenin olduğu sayfalarda gezinmesini sağlayandır.
Vaziyeti etraflıca betimlemekten ziyade, Dylan'ın eski alkoliklerden olduğunu da ilk sayılardan beri bildiğimizi söyleyerek gevezeliği seyreltelim. Hatta alkolizm onda ve (hali hazırda sarsıntılara açık) psikolojisinde derin izler bırakmış; bir dönem dibe vurmasına, duvarlarda örümcek, hamamböceği ve kelebek sanrıları görmesine, kalbini ve beynini delirium tremens'e (titremeli sayıklamalar) teslim etmesine neden olmuştur.
Başa dönelim, belirli bir müziği başka bir uyarıcı ile bütünleştirmek dedik, karabasanlar dedik, Dylan Dog dedik, kelebek dedik!
2003 yılında grubu dağıtıp tek tabanca kalan 3D, hem kişisel tarihimizde bizi en titreten uzunçaları 100th Window 'u çıkarttı; hem de Dylan Dog'un tüm külliyatına soundtrack oldu. Daha n'olsun sorarım!
2 comments:
seste kayıp olsun istemem diyenlere :
kayıpsız FLAC versiyon : http://www.zshare.net/download/6134793423540116/
alterntif : http://narod.ru/disk/9831145000/100th%20Window%20(2003).rar.html
cool!
Yorum Gönder