...Annem hep Eva'nın gösteriş budalası, geveze bir kadın olduğunu söylerdi, ben de Eva'yı biraz komik buluyordum, ama yaşı otuzun üzerinde olup da konuşabildiğim tek insandı. Çok sakin ya da hep hevesle bir şeyler bekler gibi bir hali vardı. En azından çevremizdeki mutsuz yaşayan ölüler gibi duygularına zırh takmıyordu. Rolling Stones'un ilk albümübü seviyordu. The Third Ear Band'e deli oluyordu. Odanın ortasında Isadora Duncan dansları yaptı, ardından bana Isadora Duncan'ın kim olduğunu ve neden eşarp takmayı sevdiğini anlattı. Eva, Cream'in son konserine de gitmişti. Charlie okulun spor sahasında sınıflara girmeden evvel bize annesinin en son çılgınlığını anlatmıştı : Kız arkadaşıyla ona yatakta pastırmalı yumurta götürmüş, sevişmelerinin nasıl geçtiğini sormuştu.
Babamı Writer's Circle'a götürmek için bize uğradığında ilk iş odama çıkıp Marc Bolan posterlerime bakardı. "Neler okuyorsun? Yeni kitaplarını göster bana çabuk!" derdi. Bir keresinde de, "Kerouac'ta ne buluyorsun allahaşkına, zavallı bakirin teki? Truman Capote'un onun için söylediklerini biliyor musun?"
"Hayır."
"Buna yazmak denmez, olsa olsa daktiloculuk!" demiş...
Varoşların Buda'sı, Hanif Kureishi (Can Yayınları, 2001)
Asian Underground akımının en koca taşlarından olan Badmarsh&Shri plağı Dancing Drums, 10. yaşını doldurmuş lakin, kulaklarımızdan hiç düşmemiş. 90'ların sonunda janrın edebi kısmını kafama dizen Hanif Kureishi ile beraber albümün yapımcıları Badmarsh ve Shri'ye binlerce selam, drum'n'bass'e aralıksız devam!
2 comments:
express'in poste express olduğu zamanlarda(yıllardan 2001 sayılardan 6)yayınlanan bi söyleşisinde "yazarken müzik dinliyor musunuz?" diye sormuşlar zat-ı şahanelerine "sabah 7'de masaya oturduğum andan itibaren müzik dinliyorum;kulağımda kulaklıklar, öğleye kadar çalışıyorum. Bach gibi yumuşak bir müzikle başlıyorum, sonra Mahler'e, ardından Miles Davis'e, sonra da belki Led Zeppelin'e doğru ilerliyorum." diye yanıtlamış Kureishi. Kanaatimce bu yazıyı okusaydı eğer dayanamayıp "dancing drums" ile devam ederdi...
"yalnız ve güzel ülkem"izde artık bu kitabın basılmıyor olması ne fena. sen iyisi mi sana çağrıştırdığı o dönemlerdeki gibi sıkı sıkı sarıl elindekine.buarada roll'un veda etmesini siz tartışadurun da express artık 2 haftada bir çıkacakmış ben ona sevindim.
hımmm capote...
sahaftan, depodan, internetten bir yerlerden kitabı bulup (artık basılmadığını bilmiyordum, ne aymazlık) albümü de kitabın arasına iliştirip Kureishi'ye yollamak gerek.
Roll'un bitişi, geçen gün bir sohbette de dediğim gibi, "4-5 sene evvel yolların ayrıldığı eski bir dostun ölüm haberini almak" gibi. 90'ların sonları ve 2000'lerin başlarında maneviyatımızda derin izler bırakmıştı Roll ama, bizdeki izler derinleştikçe ve çeşitlendikçe derginin hep aynı sularda yüzüp tekrara düştüğüne kanaat getirdik ve eskisi kadar, hatta neredeyse hiç, görüşmez olduk kendisiyle. Yine de bitmesi bu memlekette modern müziği ucundan kıyısından takip eden birçokları için üzücü tabi. Eski sayıları kütüphanemizde sararmaya devam edecek kuşkusuz.
Express'e ise şu klişeden başka diyecek birşeyimiz yok : soğukkanlılıkla (In Cold Blood), SEVEREK, okuyoruz.
Varoşların Buda'sını bir kez daha okuyalım o halde, Dancing Drums'i döndürdükçe döndürelim. Nasıl derler, tüm eski dostların da ruhuna değsin.
Yorum Gönder