techno'nun lütufu


Gördüklerimizin esasında (o esas da neyse) var olup olmadığı yüzyıllardır kafalarımızı kurcalayadursun, mamacılar olarak asıl soru galiba "duyduklarımız" ile ilgili. Sesin girip gittiği yer, bıngıldaklarımızda dokunduğu jölemsi noktalar, her "tamam..yani..işte." deyişimizde sanki birdenbire yokoluverip çok daha karmaşıklaşan kaotik bir sahne. Dahası...bilemiyoruz. Brüt'te tıkalıyız hala, net'e gelene kadar daha kırk plak mama lazım.

Apparat, yanına Telefon Tel Aviv'i de alırsa bu "brüt"ün, "net"e varışına nasıl da yaklaşır değil mi? Lütuf ediniz, bir de kendiniz dinleyiniz. Sayulita, belki de kulağımıza mutluluğun formülünü fısıldayacak. Tıpkı sabaha karşı kulaklıklara fısıldadığı gibi. 40 plak demiştik değil mi? Kaldı 39.

2 comments:

sputnick dedi ki...

şifre : nodata.tv

Serap Paşalı dedi ki...

Genç bir adam, daha önce hiç karşılaşmadığı bir kadınla evlenmek zorundadır. Herkesin önünde evlilik yeminini edemeyince, çok utanır ve tek başına köyü çevreleyen karanlık ormanda dolaşmaya başlar. Kendi kendine evlilik yeminini tekrar ederken, yeminin sonunda alyansını bir ağacın dalına nazikçe takar. Tuhaf ve güzel bir kadın cesedi, yırtık pırtık gelinliğiyle toprağın altından çıkar ve daldaki yüzüğü kemikli parmağına takar. Ve genç adam istemeden 'Ölü Gelin' ile evlenir. Bu evlilik sebebiyle yerin altındaki 'ölüler diyarı'na çekilen genç adam, orada alışageldiği mazbut yaşamdan çok farklı bir yaşamla karşılaşır. Ölüler, 'yaşayanlar diyarı'ndaki sıkıcı ve kasvetli insanların hepsinden çok daha canlıdırlar... Yine de genç adam, umutsuzca gerçek aşkına dönmenin bir yolunu bulmaya çalışır. Onun özlemiyle yanıp tutuşan aşkı ise; beklemekten hiç mi hiç vazgeçmez... Yitirdiği aşkının ardından gözyaşı döken ve onunla yeniden birlikte olabilmek için müthiş bir çaba gösteren narin ve duygusal gelin, Sayulita tınılarında hayat bulur.

Yorum Gönder