düalité'ye "çifte" gidiyoruz

Bir önceki mamada bahsini ettiğimiz iki ayrı koldan (ama tek bir yoldan) ilerlemenin estetiği, teknik olarak "stereo" mevzusunu aklımıza getirmişti. Tekniği anladık hafız da, ya ruh n'olcak? derseniz...Haklısınız.

Farklı kollardan aynı emele gitmenin tezahürlerinden biri olarak da bu cover/remix hadisesini düşünebilir miyiz? Her daim düstur edinmekten bıkmadığımız, lakin mama takipçilerinin okumaktan bıktığı "iyi cover/remix, şarkının orjinalinde var olan vefakat görünmeyeni uncover edendir" lafı ile paralel olarak bir lafımız daha var: "İyi cover/remix, şarkının orjinalinin eninde sonunda varacağı yere, ondan bambaşka bir güzergah izleyerek (bazen kestirmeden hatta) gidendir."


Uzun müddettir, punk tavırlı çatallı vokali ve harikulade bir distorsiyona sahip, hayli çekici gitar sound'u ile sessiz takdirlerimizi toplayan Jack White'ın, Detroit'li birkaç yoldaşı ile beraber kurduğu cool topluluk The Raconteurs, düalite'ye gönderme yaparak "bang bang" diye iki kere haykırıyor...


Nihayetinde, ister "Bang! Bang!" desin, ister "Dan! Dan!", gidilen yer aynı: İki "Dom! Dom!" kurşun yarası!

kusur - eksiklik, sınırlama - yok etme


"Ceset, kokmuş ettir. Güzel, ya peynir ne? Sütün cesedi. Durmadan içeriye girip çıkanlar. Her hastanın sayısız iyileştiricisi var. Kahvaltıdan sonra akıl verenler, öğle yemeğinden sonra akıl verenler. Kente eşlik edenler, bir mağazaya eşlik edenler, ormana eşlik edenler ve her gün burada oturan ve kazak ören sayısız iyileştirici. Sayısız ipek, pamuklu ve yünlü kazak örülüyor. Karışık iplikle, renkli motiflerle yapılanları da var. Kimbilir ne zaman ve hangi amaçla giyilecekler.

Klinikte beş ya da on yıl geçirenler, mutfak ya da bahçede çalışmaya hak kazanıyorlar.
Geldim. Doğru bahçeye koştum. Ağzıma üç yaprak verildi, zehirlendiğimi sandım. Akşamın yaklaştığının farkına varamadım. Sayısız parçalara bölünüşümü, benimle birlikte dünyanın da parçalanışını anımsıyorum. Her şey koyu kahverengi. Benim sayısız parçam, dünyanın ve evrenin sayısız parçası, dönen hareketlerle yeniden bütünleşti. Birinin, bir insanın böyle bir şeyi ancak bir kez yaşayabileceğini söylediğini anımsıyorum. Çok acı vericiymiş. Ben, kendimi parçalarımla birlikte bir ocağın içinde yeniden buldum. Geçmişti. Hangi zamandaydım? Kaç yaşındaydım? Yaşanmış yıllara geri mi dönmüştüm?
Ben bendim. Zaman yaşanmış zamandı. Birkaç yaşanmış gün de eklenmişti bu zamana. Kemerle bağlanmıştım. Acılarım vardı, kendi kendimi kemere bağlı olarak iyileştirmek zorundaydım. Yanıma yaklaşan herkesi düşmanım olarak görüyordum..."