Avanti
Şef:
sputnick
on 30 Haziran 2009
/
Comments: (0)
Giovanni Mirabassi orta İtalya’nın sol geleneği ve üniversitesi ile meşhur Perugia şehrinde doğar. 3 yaşında piyano çalmaya ve 10 yaşında jazz’la ilgilenmeye başlayan Giovanni , ilk konserini 17 Yaşında Perugia’ya gelen Chet Baker’la birlikte verir. 1992 yılında Paris’e taşınmaya karar vermesiyle hayatında yeni bir döneme giren Mirabassi, bu dönemde jazz eğitimine alaylı olarak devam ederken hayatını idame ettirmek için bekçilik, garsonluk gibi işlerle de uğraşır.
Yeni dönem jazz aleminde solun sade sol’o olarak esamesi okunurken, genç ve yetenekli bir jazz piyanistinin Avanti (ileri, p.s. Avanti Beşiktaş Forza Livorno) adıyla 15 devrimci parçayı tüm duygularını katarak yeniden yorumlanması büyük takdire değer. Her ne kadar smooth (kılsız tüysüz) jazz kelimesinden hoşlanmasak da, Giovanni Mirabassi abimiz yeni yüzyılda takip ettiği geleneğin(Chick Corea, Keith Jarrett, Enrico Pieranunzi) en önemli (Tord Gustavsen, Marcin Wasilewski gibi) ayrıca politik temsilcilerinde birisi olmaya aday.
Bununla birlikte, Nicolas Reggiani ile birlikte Anarşist Léo Ferré parçalarını adanmış albümü, Léo, en toute liberté (2004) takdire değer. (Özellikle Aragon’un şiiri, L’affiche rouge, şiddetle tavsiye edilir.)
Anti
"when I was seventeen, it was a very good year"
Şef:
sputnick
on 25 Haziran 2009
/
Comments: (0)
içki marifetiyle kendinizi eni konu yorun, başka bir sürü şeyden sonra, bir bardak daha uykuluk alın yanınıza, bu albümü dinleyin. demek isteyip diyemediğimi o zaman anlayacaksınız..
ba ba Parov'a bak Parov'a...
Şef:
sputnick
on 23 Haziran 2009
/
Comments: (4)
2007 senesinin son günlerinde kulak maması'nın amcası ile beraber Parov Stelar'ın canlı performansına çok da büyük olmayan ama işlevi yerinde beklentilerle giderken , sonucun bu kadar net olacağını emin olun tahmin etmiyorduk. Sonuç şuydu : Parov sıradan bir dans ve nu-jazz dj'i/prodüktöründen birkaç ons fazlasıydı.. Canlı grubu da amatörlüğün bitip profesyonelliğin gözüktüğü o en lezzetli kıvamda gezinen elemanlardan oluşunca bir DJ'in işi oldukça kolaylaşıyor haliyle. Bir canlı müzik icrasına iştirakiniz sırasındaki halet-i ruhiyenizin, o performansı hayatınızın geri kalanında da nasıl hatırlayacağınızı derinden etkileyeceği gerçeğinden yola çıkarak o günden beri düşünürüm : Bizim kafalarımız mı çok iyiydi o gece de performans şahane geldi , yoksa performans şahane olduğu için mi bizim kafalar şukelaydı bilemiyorum. Ama ikinci seçeneğe hep daha yakın duracağım hayatım boyunca. Avusturya'nın gülü Parov Stelar'ı ne zaman DJ masasının arkasında görsek hoperlörlere en yakın yerlerde duracağımız gibi. Gerçi kendileri son zamanlarda memleketi daha bir sık ziyaret eder oldu ; hatta bu ziyaretleri kaçırdığımız da oldu lakin , onların bedelini ziyadesiyle ödedik.Ne olursa olsun, şu ana kadar kendileriyle tanışmamış olanlara ,kimdir nedir diyenlere güzel bir toplama 2009 senesinden...Mamacılara , şampanyalı aşure niyetine.
gözlerinin içine her bakışımda...
Şef:
sputnick
on 22 Haziran 2009
/
Comments: (1)
Sevgili Tiga'ma.
Bilhassa şu son 4-5 senedir bastırdığın bütün kayıtlar bizi ayrı ayrı diyarlara götürdü, kanımızı her damlasına kadar kaynatttı , çıldırttı. Sen o sesleri dizdikçe biz hep seni arar olduk , taklitlerini geçtik muadillerine bile burun kıvırır hale geldik. Gönüller tekno dedikçe gözler seni arar oldu , bi gelemedin bi görüşemedik diye kahrımızdan tuzluğa döndük. Şimde tekrar bu EP'ni döndürüp oynamaya gideceğimiz için fazla uzatmak istemiyoruz. Easy Jet Measy Jet birşeyler buluver gel artık; gözümüz yollarda kaldı. Bizde kalabilirsin..
Tiga'cığım,
Elimde olmayan sebeplerle bu sene içerisinde basmış olduğun uzunçaları dinleme şansına daha yeni erişebiliyorum. Bu albümün ağır toplarından (Juri Hulkonnen ile beraber) Mind Dimension 'ının Single'ını daha evvel bizim mamacılarla paylaşmıştım yukarıda. Şimdi 2009 tarihli Ciao! 'nu takipçilerimize sunuyorum. İlk mektubumdan beri bekliyorum lakin geri dönmedin. Çağrımı yineliyorum , sen yeter ki bi gel buralara zeytinyağlı dolmalardan deniz börülceli salatalara kadar herşeyi yeriz , Uludağ gazozu içeriz. Güzel güzel giyinip klüplere de gideriz tamam söz. Bizde kalıcaksın , hiçbir yerlere bırakmam. İnince ara.
Yine taş gibi bir iş çıkarmışsın. Şu sıcaklarda yüzümüz hiç gülmüyor ama bu albümle de sağımız solumuz hiç durmuyor..
Bilhassa şu son 4-5 senedir bastırdığın bütün kayıtlar bizi ayrı ayrı diyarlara götürdü, kanımızı her damlasına kadar kaynatttı , çıldırttı. Sen o sesleri dizdikçe biz hep seni arar olduk , taklitlerini geçtik muadillerine bile burun kıvırır hale geldik. Gönüller tekno dedikçe gözler seni arar oldu , bi gelemedin bi görüşemedik diye kahrımızdan tuzluğa döndük. Şimde tekrar bu EP'ni döndürüp oynamaya gideceğimiz için fazla uzatmak istemiyoruz. Easy Jet Measy Jet birşeyler buluver gel artık; gözümüz yollarda kaldı. Bizde kalabilirsin..
Tiga'cığım,
Elimde olmayan sebeplerle bu sene içerisinde basmış olduğun uzunçaları dinleme şansına daha yeni erişebiliyorum. Bu albümün ağır toplarından (Juri Hulkonnen ile beraber) Mind Dimension 'ının Single'ını daha evvel bizim mamacılarla paylaşmıştım yukarıda. Şimdi 2009 tarihli Ciao! 'nu takipçilerimize sunuyorum. İlk mektubumdan beri bekliyorum lakin geri dönmedin. Çağrımı yineliyorum , sen yeter ki bi gel buralara zeytinyağlı dolmalardan deniz börülceli salatalara kadar herşeyi yeriz , Uludağ gazozu içeriz. Güzel güzel giyinip klüplere de gideriz tamam söz. Bizde kalıcaksın , hiçbir yerlere bırakmam. İnince ara.
Yine taş gibi bir iş çıkarmışsın. Şu sıcaklarda yüzümüz hiç gülmüyor ama bu albümle de sağımız solumuz hiç durmuyor..
Neden bazı albümler iki kişi dinlen(e)mez?
Şef:
sputnick
on 18 Haziran 2009
/
Comments: (2)
"Ancak belli bir yalnızlık var ki başka hiçbir yalnızlığa benzemiyor. Herkesin önünde, bir duvarın, bir arabanın motor kapağı üzerinde, bir parmaklık boyunca yemeğini tek başına hazırlayan adamın yalnızlığı. Burada her yerde görülüyor bu; dünyada görülen en üzücü sahne; yoksulluktan daha üzücü; herkesin içinde yalnız başına yemek yiyen bir kişi; dilenen bir kişiden daha çok üzücü. Hiçbir şey bundan daha çok insan ya da hayvan yasalarıyla çelişkili değil, çünkü hayvanlar yiyeceği paylaşmaktan ya da almak için çekişmekten her zaman onur duyarlar. Tek başına yemek yiyen insan ölmüştür. (ama içki içen insan ölmemiştir , neden acaba?)"
Jean Baudrillard , New York - Amerika (1986)
Gönüllerimizin sultanı ECM , 2006'da Anouar Brahem ve arkasında neredeyse ondan da fena iki takım arkadaşıyla bütün kalelerimizi zaptedip , bütün ters-hanelerimize girmiş bulunmaktaydı. Le Voyage de Sahar belki de udinin fanatikleri arasında ve "avrupa dünya müziği entelijansıyası"nda (böyle bişey var evet..) gereken ilgiyi görmemiş ve bu entelijansiya mecmualarında tatsız kritikler almış olabilir ama , mühim olan bizim gönül tellerimiz ise , daha söze ne hacet...
Jean Baudrillard , New York - Amerika (1986)
Gönüllerimizin sultanı ECM , 2006'da Anouar Brahem ve arkasında neredeyse ondan da fena iki takım arkadaşıyla bütün kalelerimizi zaptedip , bütün ters-hanelerimize girmiş bulunmaktaydı. Le Voyage de Sahar belki de udinin fanatikleri arasında ve "avrupa dünya müziği entelijansıyası"nda (böyle bişey var evet..) gereken ilgiyi görmemiş ve bu entelijansiya mecmualarında tatsız kritikler almış olabilir ama , mühim olan bizim gönül tellerimiz ise , daha söze ne hacet...
Sen Istanbul'un neresisin?
Şef:
sputnick
on 15 Haziran 2009
/
Comments: (2)
2000'lerin ilk birkaç yılında yakinen takibe aldığımız ve memleket sınırları içerisinde, hafif turistik-oryantalistik-çekomastik ama "belirli" bir estetik tavırla bastıkları modern albümleri istisnasız yalayıp yuttuğumuz "hoş bir seda" ana temalı DoubleMoon Records , tam da şu kulunuz Taksim metro'dan çıkıp Sıraselviler'den devam edip Cihangir'in aşağı taraflarında bir çöp-sidik-yosun-parfüm-çiçek kokulu ıslak kaldırımdan sekerek bir apartmana girmezden evvel gözüne tekrar bu albümle ilişip, zaten havada olan aklını iyice çaldı. Daha evvel yayınlanmış Burhan Öçal, Sultana , Orient Expressions ve Baba Zula gibi DoubleMoon elemanlarının bazı parçalarının atlanmaması gereken isimler (Plaid , Smadj , Swayzak, Alcalica, J Mage ve DJ Spooky gibi ) tarafından yeniden elden geçirilmesiyle oluşmuş bu toplama, Sirkeci garından Eminönü-Karaköy-Kuledibi-Tünel istikametinden Asmalımescit-Beyoğlu ile sonlanan yürüyüşlere bir hoş seda olmaz da ne olur?
Ha diyeceğimiz o ki , İstanbul'un bahsi geçen yerlerinde iseniz ve işi derinine indirmekten ziyade , "üzerime hafif bişeyler aliyim , bir iki koku sürüniyim de , şöyle bi dolaşayım insanları" düsturu içerisindeyseniz , bu toplama sizin olsun. Sağınıza solunuza dikkat edin ama giderken.
Ha diyeceğimiz o ki , İstanbul'un bahsi geçen yerlerinde iseniz ve işi derinine indirmekten ziyade , "üzerime hafif bişeyler aliyim , bir iki koku sürüniyim de , şöyle bi dolaşayım insanları" düsturu içerisindeyseniz , bu toplama sizin olsun. Sağınıza solunuza dikkat edin ama giderken.
fink atmaya devam
Şef:
sputnick
/
Comments: (2)
buldumcuk mu oldum acaba? su mu kaçırıyorum? sort of revolution'un rafine halini diğer albümlerde bulabilir miyim acaba dedim ve hemmen rafineriye yöneldim. biscuits for breakfast ile distance and time, ne de olsa sanatçımız bir kaç sene daha gençken yapılmış albümler. yine de aynı mahallede, o mahallenin tatlı, uslu, içine kapanık yakışıklı oğlanı olarak fink attığını gözden kaçırmak mümkün değil.
kahvaltıdaki biscuit özellikle dikkate ve takdire şayan. diğerinde de favorimiz, trouble's what you're in. six week'den iyi olmasın, hepsi şahane parçalar, fink de güzel bi abimiz.
kahvaltıdaki biscuit özellikle dikkate ve takdire şayan. diğerinde de favorimiz, trouble's what you're in. six week'den iyi olmasın, hepsi şahane parçalar, fink de güzel bi abimiz.
Darwin'le maymun olun!
Şef:
sputnick
/
Comments: (2)
Sanırız mama takipçilerine Bonobo 'nun hayatımızdaki yerini uzun uzadıya anlatmamıza lüzum yoktur. İçinizde eminiz ki sevgili Simon Green ile birebir haşır neşir olmuş olanlarınız olduğu gibi 2001'deki Animal Magic'ten beri yaptığı her işi yakinen takip eden dostlar da vardır. Bir kere daha Bonobo müziğini size överek kendimizi tekrara girmektense , zat-ı muhteremin "Barakas" takma adı altında bize taktığı EP'si ile karşınıza çıkalım istedik. Simon bu sefer Bonobo'dan alışık olduğumuz "rahat koltuklara yayılıp düşünme eğilimi"ndense , bilhassa şu sıcaklarda o koltuktan biraz kalkıp gidip tropikal bi kadeh içki alıp hafif hafif salınmamızı öğütlüyor. Hayat oturmaya gelmez diyor , biz de gevrek gevrek sırıtarak karşılık veriyoruz kendisine. Bonobo , Barakas olmuş geliyor , Stabilo Bossa diyor...
beth gibbons'dan turfanda şarkılar
Şef:
sputnick
/
Comments: (1)
"şevval sam'dan karadeniz türküleri" der gibi oldu, biliyorum.. ama herkesin yeri ayrı..
gençliğimize vurulmuş en ciddi müzikal darbeler sıralaması yapacak olsak herhalde portishead vukuatını en üst sıralara koyar, beth gibbons'u da mutat 'yıkıcılıkta sınır tanımayan kadınlar' listemizin onur konuğu olarak protokoldeki yerine oturturduk.. itirazı olan?
portishead taifesi, yıllar sonra gelen third ile memleketlerine has can sıkıntısını bambaşka mecralara taşıdıklarını, geçen sürede kafalarının hayli karıştığını göstermişlerdi. bu da böyle bir şeydi, iyiydi de bir yandan..
2002'de çıkan out of season'da hamam biraz daha insaflı, tas aynı.. rustin man, tabii ki portiskafadan başka bir kafada, ama beth'in sesine yakışan o eski atmosfere göndermeleri ihmal ettiğini de söylemek namümkün. piyano, yaylılar, elektronik dokunuşlar, tekinsiz bir yalnızlık hissi yaratan bulanık kafa, hepsi uzak bir akrabalığı duyuruyor. iyisi mi compare contrast kafasından mümkün olduğunca uzak bakalım bu albüme. ancak o zaman karar verebiliriz, turfanda mı bayat mı bu out of season şarkılar.
gençliğimize vurulmuş en ciddi müzikal darbeler sıralaması yapacak olsak herhalde portishead vukuatını en üst sıralara koyar, beth gibbons'u da mutat 'yıkıcılıkta sınır tanımayan kadınlar' listemizin onur konuğu olarak protokoldeki yerine oturturduk.. itirazı olan?
portishead taifesi, yıllar sonra gelen third ile memleketlerine has can sıkıntısını bambaşka mecralara taşıdıklarını, geçen sürede kafalarının hayli karıştığını göstermişlerdi. bu da böyle bir şeydi, iyiydi de bir yandan..
2002'de çıkan out of season'da hamam biraz daha insaflı, tas aynı.. rustin man, tabii ki portiskafadan başka bir kafada, ama beth'in sesine yakışan o eski atmosfere göndermeleri ihmal ettiğini de söylemek namümkün. piyano, yaylılar, elektronik dokunuşlar, tekinsiz bir yalnızlık hissi yaratan bulanık kafa, hepsi uzak bir akrabalığı duyuruyor. iyisi mi compare contrast kafasından mümkün olduğunca uzak bakalım bu albüme. ancak o zaman karar verebiliriz, turfanda mı bayat mı bu out of season şarkılar.
'akademik-entelektüel görsel sanatlar'a ve modaya ilgi duyanlardan mısınız?
Şef:
sputnick
/
Comments: (2)
bir önceki giride içimizi gıdıklayan sorudan mülhem, hayli (highly) akademik bir albümü anmak isterim. dj spooky that subliminal kid olarak da bilinen paul d. miller, sound unbound: sampling digital music and culture başlıklı bir kitap derlemiş. bir zahmet bağlantıyı takip ederseniz göreceksiniz ki katkıda bulunanlar taifesi fevkaladenin de fevkinde.
her karşılaştığımızda tuhaf hisler bırakan, bir yanları hep obskür ahir zaman avangardlarının ses kayıtları üzerine çalışıp bir de albüm ekleyivermesin mi adam kitaba? vallahi ne demeli? başlıktaki soruya ukala bir gururla 'evet, pek tabii' diyenlerden, 'neymiş bu be hafız?' diyenlere dek herkesi ilgili albümü dinlemeye davet ediyorum.
manhattan'daki eski endüstriyel yapılardan bozma tuğla binalardan birinde, açık asansörle çıkılan geniş bir ressam stüdyosunda verilecek kokteylin ardından okuma saati düzenlenecek, akabinde de beklenmedik gruplar halinde ayrılınıp kafalar türlü marifetlerle cilalanıp sevişilecektir. amerikan entelijansiyası dediğimiz grubun nereden baksan 30 yıldır süren yaşayış tarzına mugayyir davranamayız, değil mi?
her karşılaştığımızda tuhaf hisler bırakan, bir yanları hep obskür ahir zaman avangardlarının ses kayıtları üzerine çalışıp bir de albüm ekleyivermesin mi adam kitaba? vallahi ne demeli? başlıktaki soruya ukala bir gururla 'evet, pek tabii' diyenlerden, 'neymiş bu be hafız?' diyenlere dek herkesi ilgili albümü dinlemeye davet ediyorum.
manhattan'daki eski endüstriyel yapılardan bozma tuğla binalardan birinde, açık asansörle çıkılan geniş bir ressam stüdyosunda verilecek kokteylin ardından okuma saati düzenlenecek, akabinde de beklenmedik gruplar halinde ayrılınıp kafalar türlü marifetlerle cilalanıp sevişilecektir. amerikan entelijansiyası dediğimiz grubun nereden baksan 30 yıldır süren yaşayış tarzına mugayyir davranamayız, değil mi?
Sessiz sedasız devrilsin.
Şef:
sputnick
on 12 Haziran 2009
/
Comments: (2)
Uzun süredir sağlam bir "concept-album" çalınmadı mı kulağınıza? "Şöyle kıvamında bir modern müzik albümü olsa , bir kısa Truman Capote öyküsü tadı bıraksa..." diyenlerden misiniz? José González 'in sükunetine , Sébastien Tellier 'in beyefendiliğine ve sempatisine gönül kaptırmışlığınız mı var? "Akademik-Entelektüel görsel sanatlar"a ve modaya ilgi duyanlardan mısınız? Birkaç ay sonra şeytani koca şirketlerden birisi harikulade reklam filmi için bu albümdeki müzikleri kullandığında "Ben bu şarkıyı bir yerlerden hatırlıyorum" demek isteyenlerden misiniz?
Ama en mühimi eğer ""Şöyle kıvamında bir modern müzik albümü olsa , bir kısa Truman Capote öyküsü tadı bıraksa..." diyenlerdenseniz , raflara düşmeden evvel Ninja Tune etiketli Fink albümü "Sort Of Revolution" , tam da sizin mamanız. İnanın. En az Capote'nin bir deha olduğuna inandığınız kadar.
Not : Albümdeki "Six Weeks" parçasının bi sihri varmış , bir defa döndüren 6 hafta boyunca sürekli döndürürmüş , döndürdükçe sus pus olurmuş.
Kinny'ler geldi Kinny'ler geçti...
Şef:
sputnick
/
Comments: (0)
Tahayyülünüzü zorlayarak şöyle bir sahne gözünüzün önüne getirmeye çalışın : Stüdyoya kayda girdiğinizde, kah prodüktör koltuğunda birşeyler içen ,kah arkadaki kanepede bacak bacak üstüne atmış mecmua karıştıran, kah seslerle oynayarak bir taraftan da basını çalan 6-7 "kallavi" DJ sizin gelip de azıcık şarkı söylemenizi bekliyor , söyleyince de kaydedip albüm yapıyor. Bu kallaviler arasında kayda da etiketini yapıştıran "hastasıye" plak şirketi Tru Thoughts 'un en mühim adamları var eni konu : Quantic, Nostalgia 77 , TM Juke , Hint ve Diesler gibilerinin isimlerini hep aynı kızcağızın arkasında görünce albüme bir göz atmakta fayda gördük. Hani pür dikkat olmasa da yukarıda bahsettiğimiz tiplerin hepsini aynı stüdyoda görme muhabbetine bi fayda o. Yoksa Kinny'de o kadar da bi marifet yok , arkadakilerde muhabbet.
dance me to the end of love!
Şef:
sputnick
on 8 Haziran 2009
/
Comments: (5)
Dans müziğini yine yeni yeniden hatırlamak başlığı altında başvurduğumuz ilk isimlerden biri de kuşkusuz Fransız üstat Etienne De Crécy. Malumunuz, dans işini ince eleyip sık dokuma düsturu ile ele aldığımızda zaten oldukça seçici geçirgen bir tavır sergilememiz gerekiyor. Birçok tuzağın bulunduğu ana akım dans müziği janrı içerisinde (yerlere göklere sığdıramadığımız french touch hissi ile beraber) apayrı bir yer edinen Etienne , her Lp'si her EP 'sinde bizi sandalyelerden koltuklardan kaldırmayı başarıyor. Canlı performanslarında profesyonel "görüntücü"lerle hazırladığı görsel şovlar da bizim "görüntücü"lerin dillerine düşmüştü zaten çoktandır.Müziğindeki insani dokunuşlar (bilhassa “Scratched” e pür dikkat) da en azından bir robotla karşılıklı tuhaf bir elektiriklenme değil de kanlı canlı birileriyle “dans” ediyormuşuz hissiyatı veriyor. Hatta ellerimiz kollarımız bacaklarımız omuzlarımız uyuşup üşüyene kadar salınıyoruz , funk’ın punk’ın , bigbeat’in electro’nun her yerine kadehlerce su kaçırıyoruz. Gelenlerin gidenlerin ardından dans, herşeyin sonuna ünlem! Touch bize French Etienne De Crécy!
dance me to the end of love
Şef:
sputnick
/
Comments: (0)
Dans müziğini yine yeni yeniden hatırlamak başlığı altında başvurduğumuz ilk isimlerden biri de kuşkusuz Fransız üstat Etienne De Crécy. Malumunuz, işi ince eleyip sık dokuma düsturu ile ele aldığımızda zaten oldukça seçici geçirgen bir tavır sergilememiz gerekiyor
istanbul pre-modern
Şef:
sputnick
on 6 Haziran 2009
/
Comments: (3)
hazır pek kıymetli dostumuz istanbul'dan ayrılıp yanımıza avdet etmeye hazırlanırken, onu istanbul ortaçağından hoş sedalarla uğurlayalım, sonra hızla kendi şehrimize gelip pür neş'e karşılayalım dedik ("minareden at beni, in aşağıya tut beni" hesabı).
dedik de nasıl? yıllar evvel elimize geçmiş, günlerimizi, gecelerimizi yemiş, sonra (kaset olmasından ötürü) yitip gitmiş, bu sabah karga kahvaltısı vaktinde nedense akşamdan kalma aklımıza düşmüş ve yaşamımıza kaldığı yerden duhul etmiş bir albüm var: bosphorus nam bir grup (ki gündoğarken'in rüzgar'ına nakşettiği greek touch'dan anımsayabileceğiniz vasiliki papageorgiou ve hasan esen çekiştirmiş bunları bir araya) bol taksimli, bol bizans soslu osmanlı tadında kırık türkçeli, tatlı rumcalı bir albüm yapmış, last boat from halki / heybeli'den son vapur.
her şey güzel, ama bazıları daha güzel. 11 ve 12 numaralı boşluklara yerleşmiş track'lere, i.e. 'gitar-kemençe taksimi'ne ve 'dalgalar' adlı şarkıya müstesna bir mim koymak isteriz. o nasıl yanık, nasıl içli kemençedir; o nasıl bir ilk dizedir "ah vre dunya!"
çello ve ney taksimleri de onlar kadar müthiş. her ikisi de yalnız takipçi parçanın değil, aynı zamanda enstrumanın sınırlarını tatlı tatlı teşhir ediyor, kimi yerde aşıp geçiyorlar. haddi zatında, bu taksim fikri külliyen müthiş! neden derseniz, taksim, aslında hayli mimari bir işlevi eda ediyor; tutup kendinden sonra icra edilecek eserin müzikal uzayını, içinde çalınacağı odayı inşa ve işaret ediyor; adeta diyor ki "bundan sonraki şarkının notaları, tonu, tadı; şimdi size ağır ağır açacağım, üzerinden geçeceğim, işaret edeceğim sınırların içinde varolacak; dışarı çıkmayacak hiç." bu hazırlık, bu taksimat, dinleyicinin o müzikal yapının içinde tökezlemeden yürümesini, sağına soluna bakınmasını, müzikten gereği gibi kam almasını sağlıyor. yaşasın taksim, yaşasın mimariyi müziğin vücuda gelmiş hali olarak kavrayan kadim kafalar!
yaşasın heybeli'den kalkan son vapurlar, haydarpaşa'dan kalkan öğle trenleri!
dedik de nasıl? yıllar evvel elimize geçmiş, günlerimizi, gecelerimizi yemiş, sonra (kaset olmasından ötürü) yitip gitmiş, bu sabah karga kahvaltısı vaktinde nedense akşamdan kalma aklımıza düşmüş ve yaşamımıza kaldığı yerden duhul etmiş bir albüm var: bosphorus nam bir grup (ki gündoğarken'in rüzgar'ına nakşettiği greek touch'dan anımsayabileceğiniz vasiliki papageorgiou ve hasan esen çekiştirmiş bunları bir araya) bol taksimli, bol bizans soslu osmanlı tadında kırık türkçeli, tatlı rumcalı bir albüm yapmış, last boat from halki / heybeli'den son vapur.
her şey güzel, ama bazıları daha güzel. 11 ve 12 numaralı boşluklara yerleşmiş track'lere, i.e. 'gitar-kemençe taksimi'ne ve 'dalgalar' adlı şarkıya müstesna bir mim koymak isteriz. o nasıl yanık, nasıl içli kemençedir; o nasıl bir ilk dizedir "ah vre dunya!"
çello ve ney taksimleri de onlar kadar müthiş. her ikisi de yalnız takipçi parçanın değil, aynı zamanda enstrumanın sınırlarını tatlı tatlı teşhir ediyor, kimi yerde aşıp geçiyorlar. haddi zatında, bu taksim fikri külliyen müthiş! neden derseniz, taksim, aslında hayli mimari bir işlevi eda ediyor; tutup kendinden sonra icra edilecek eserin müzikal uzayını, içinde çalınacağı odayı inşa ve işaret ediyor; adeta diyor ki "bundan sonraki şarkının notaları, tonu, tadı; şimdi size ağır ağır açacağım, üzerinden geçeceğim, işaret edeceğim sınırların içinde varolacak; dışarı çıkmayacak hiç." bu hazırlık, bu taksimat, dinleyicinin o müzikal yapının içinde tökezlemeden yürümesini, sağına soluna bakınmasını, müzikten gereği gibi kam almasını sağlıyor. yaşasın taksim, yaşasın mimariyi müziğin vücuda gelmiş hali olarak kavrayan kadim kafalar!
yaşasın heybeli'den kalkan son vapurlar, haydarpaşa'dan kalkan öğle trenleri!
istanbul modern
Şef:
sputnick
on 2 Haziran 2009
/
Comments: (2)
Aranıza dönmemi ve daha da mühimi mama'nın birinci yaşını Burial'dan başkası kutlayamazdı tabi ki. 2007'nin bizce en büyük olayı , O.'nun ağzı ile karanlık teenage'i yavaş yavaş büyüyüp serpiliyor. Serpildikçe yanına abileri yanaşıp racon ve cemiyet hayatı kaideleri hakkında ona malumat fısıldıyor. Aralarında Four Tet 'in de olduğu bu abileri onu hayata hazırlarken Burial kardeşimiz de büyüklerine saygıda kusur etmiyor ; bırakın salınmayı eni konu dans edebileceğimiz melodiler hazırlıyor. Bu gidişle çocuğu daha çoook abiler bekliyor. İlgiyle dans ediyoruz.